ÜMMET-İ Muhammed’in (Salât ve selam olsun ona) yücelmesi,
kurtulması, zilletten izzete geçmesi, muktedir olması, şer’î açıdan
hür olması, muzaffer olması, mahkumiyetten hakimiyete yükselmesi;
ancak ve ancak âlim, ârif, veli, fakih, İslam’ı doğru bilen,
kâfirlerden ve münafıklardan daha bilgili olan, müstaqim (doğru ve
dürüst) olan, ihlaslı ve muslih olan, âbid ve zâhid olan; üstün,
güçlü, vasıflı, faziletli Müslüman hizmetliler yetiştirmekle
olur.
Çünkü böyle Müslümanlar, ilmi iradesi kaderi kudreti bütün
âlemleri, bütün kâinatı, bütün varlıkları, bütün yaratıkları
kuşatmış olan Allahü Teala ve Tekaddes hazretlerinin rızasını ve
tevfiqini kazanır. Allah’ın zafer vaadi vardır. Bu zafer, layık
olanlara ihsan ve nasibedilir.
Müslüman kesimin başını çekenler, var güçleriyle üstün, güçlü,
vasıflı, müeyyedmin‘indillah; Kur’an, İman, İslam, Sünnet, Şeriat
hizmetlileri yetiştirmelidir.
Camilere kalorifer yaptırtmak, klima cihazları koymak, minarelere
hoparlör koymak, mabetlere halılar sermek, avlularına hela
yaptırmak gibi işler İslam hizmeti değildir ve bu Ümmet bunlarla
kurtulmaz.
Yeterli miktarda Müslüman’ın bilgili, vasıflı, üstün, güçlü olması
ile de iş bitmez. Bunların İslam düşmanı müşriklerden, kâfirlerden,
münafıklardan “daha” güçlü olması gerekir.
Bütün islamî imanî Kur’anî hayırlı hizmetler bu vasıflı, güçlü,
üstün elemanlara verilmelidir.
Bedevîlere, beyinsizlere, yetersizlere hizmet verilirse, onlar
ehliyetli olmadıkları için hizmetlerin cılkını çıkartır, onları
mıncıklar ve hizmet yerine hezimet üretirler.
Bugünün laik ve Kemalist okullarında, İmam-Hatip liselerinde,
İlahiyat fakültelerinde, nadir istisnalar dışında böyle vasıflı,
güçlü, üstün elemanlar yetişemez.
Ehl-i Sünnet ve Cemaat dışında böyle elemanlar yetişmez.