EHL-İ SÜNNET’in büyük imamlarından (din önderlerinden) İmam Nesefî hazretleri ve diğer bazı İmamlarımız, Ümmet-i Muhammed’in reisi, başkanı, mü’minlerin Emîri olan Halife=İmam-ı Kebir konusunda özetle mealen şöyle demektedir:
-Ümmet’in başına bir Halife seçildiğini görmeden, üzerimizden bir gün bile geçmesi caiz değildir.
-İmamet ve Hilafetin hak olduğunu kabul etmeyen kimse dinden çıkar.
Ümmet’in başında râşid, âdil, muttaqi bir İmam olmazsa, Ümmet lafta kalır, realite haline gelmez, gerçekleşmez.
Ümmet ve Halife olmazsa Müslümanlar birlikte ve beraberlik içinde olmaz, parçalanırlar ve düşmanlarına mağlup olurlar.
Halife izzet, Halifesizlik zillet demektir.
Selanik Dönmelerinin, diğer Kriptoların, Ateistlerin, M. Kemal’in ölümünden sonra fabrike edilmiş Kemalizmi din gibi benimseyenlerin, İslam düşmanlarının Halife istememeleri biz Müslümanları bağlamaz.
Katoliklerin Papa’sı, Tibet Budistlerinin Dalay Lama’sı, Masonların Üstad-ı Âzam’ları, Anglikanların Canterbury Başpiskoposları, Yahudilerin Başhahamları; velhasıl her dinin, her toplumun bir başı olduğu gibi Müslümanların da Halifesi, İmam’ı, Emîr’i olması gayet tabiîdir. Buna karşı çıkmak, din hürriyetini ve insan haklarını çiğnemektir.
Bir buçuk milyarlık İslam âlemi, Sultan Abdülhamid’ten bu yana hakikî Halifesiz, Abdülmecid bin Abdülaziz Han Efendi’nin yurttan kovulmasından bu yana sûrî Halifesiz kalmıştır.
Halifesizliğin getirdiği felaketleri, faciaları, zaafları, zilletleri görüyoruz:
1. İslam dünyası paramparçadır.
2. İslam kardeşliği yıkılmıştır.
3. Müslümanlar birbirlerini boğazlamaktadır.