Londra’- dayız...
Yağmur çiseliyor.
Hava griye bürünmüş.
Güneşin olduğu her yeri kendisine ait bilen, üzerinde güneşin dahi
batmadığı ülkenin adı bu yüzden Birleşik Krallık denilen İngiltere
yeni dünya düzeninde kendisine yeni bir pozisyon arıyor...
Ve şimdi gri bir alanda sessiz sedasız dolaşıyor!
Amerika, Çin ve Rusya üçgeni içinde kendisine daha güçlü bir
pozisyon bulup masaya oturup oturmayacağı henüz belli değil
gibi.
Özellikle, Ortadoğu’daki eski gücünü korumakta ve dizayn etmekte
zorlanıyor.
Brexit sonrası AB ülkeleriyle girdiği siyasi restleşmenin ekonomiye
ve turizme yansımaları başlamış bile.
Londra sokakları sanki terk edilmiş gibi.
Ve sık aralıklarla çalan polis ve ambulans sirenleri ise insanları
hemen tedirgin etmeye yetiyor...
Terörün çirkin yüzü halkı diken üstünde bir hayatla
tanıştırmış...
Ünlü alışveriş merkezlerinin girişlerinde güvenlik çanta araması
yaptığına göre terör korkusu Londra’da kabusa dönüştürmüş gibi.
*
İngiltere ve Amerika THY ile seyahat eden yolculara karşı
başlattığı dizüstü bilgisayar ve tablet kısıtlaması ise başka bir
garabet.
Uyduruk bir gerekçe ile büyük bir mağduriyete yolaçan bu
uygulamanın gerçek adresi Türkiye ve ekonomisi...
Daha da ötesi dünyada 12 sıraya giren THY’nin başarısına
yöneliktir.
Ülkemizdeki medyanın ve yazarların bu konuya sessiz kalmasına da
anlam veremiyoruz.
İslam ülkelerinden biri yapmış olsaydı bir bardak suda fırtına
kopartırlardı.
Ve hep bir ağızdan ıslık çalmaya ve yürümeye başlarlardı.
Nihayetinde olayı getirip İslam dinine saldırmaya kadar
götürürlerdi.
*
Parklarıyla ünlü Londra’da hayat sakin ve tedirgin.
Oteller eskisi gibi öyle fazla kalabalık değil.
Avrupalılar ve Araplar eskisi gibi cirit atmıyor alışveriş
merkezlerinde, restoranlarda.
Tiyatroları ve müzikalleriyle ünlü Soho’da bile güvenlik üst
düzeyde.
Salona girmek için uzun kuyrukları beklemek zorundasınız.
Bir balon patlamasıyla bile insanları korkutmaya yetiyor.
Biz halkın bu korkusunu, paniğini anlıyoruz ama keşke 35 yıl
boyunca biraz da onlar bizleri anlayabilseydi.
Ve PKK’yı finanse eden, akıl hocalığı yapan ve üzerimize saldırtan
devletlerine ve yönetenlerine rest çekebilseydiler...
“Kan istemiyoruz, çünkü bumerang gibi bir gün bize dönecek bu bela”
dilebilseydiler...
Ve demokrasinin ilk işareti olan sandıkta oy vermeseydiler!
Yani seyirci ve yabancı kalmasaydılar...
*