Dokunsalar ağlayacak haldeyiz...
Ve hemen birçok konuda durumun böyle olduğunu da söylemeliyiz.
***
“Bir insanın yaşamayı hayal ettiği her şehirde ama az, ama çok yaşadık” diyen gezginler gibi, biz de İstanbul’dan uzaklaştıkça gelinen noktanın vahametini daha iyi anlıyoruz...
Türkiye sürekli İstanbul’a taşınıyor...
Bu huyumuzdan, alışkanlığımızdan veya “taşı toprağı altın” umudumuzdan vazgeçmedikçe İstanbul’a huzur yok diyebiliriz.
***
Uçsuz bucaksız ve arazi sorunu olmayan Çin, Rusya, Amerika ve Hindistan’ın kentlerini dolaştıkça, gördükçe, geleceğin İstanbul’unu düşünmek dahi istemiyoruz.
Kentlerdeki ortak yaşam alanlarımız her geçen gün azalıyor.
Yani parklar, meydanlar ve sahilleri kastediyoruz...
Yeşilden uzak ve gri betona teslim olmuş şehirlerde yaşamak artık bir işkence...
***
Yeşil alan ve spor donatı alanı adı altında arazi sahiplerinden arazileri yüzde kırk kadar kırpan belediyeler zamanla buraları da imara açarak kasayı dolduruyor.
Yüzde kırka varan kırpma yetmiyormuş gibi, aklıevvel birileri de çıkıp “İmar rantı vergisi alınacak” şeklinde tuhaf ya da anlamsız gelen açıklamalar yapıyor.
Vatandaşın malına sadece kârda yüzde kırk ortak olan bu düzenlemelerin değişmesi gerekiyor.
Özellikle, Yeni Türkiye diyorsak...
***
İstanbul’a bana göre en önemli müjdeyi Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan verdi...
Atatürk Havalimanı’nın imara açılmayacağını, fuar organizasyonları için kullanıma izin vereceklerini ve yeşil parklara kavuşturulacağını belirtti.