Metroyu beklerken’ başlıklı salı günkü yazımıza çok sayıda tepki geldi... Bazıları İstanbul’u gittikçe yaşanmaz kılan sorunları dile getirmemizden memnun kaldıklarını ifade etmiş, bazıları da yazdıklarımızdan aklımıza dahi gelmeyen yorumlara varmış...
Biz, İstanbul’daki trafik sorununun bir türlü çözülmeyişine, aşırı
göç alışına ve metro hatlarının trafiğin yoğunlaştığı yerlerden
geçmek yerine, daha kurulmamış yerlerden neden geçirildiğine
değinmiştik...
Bahçeşehir’i uydu kent yapacaksınız, dört paralı gişe
konduracaksınız ama metro hattını ise daha yeni kurulan
Başakşehir’e götüreceksiniz...
Ve bu paralı gişelerin, her seçim öncesinde “Kaldırılacak” diye söz
verilmesine rağmen bir türlü kaldırılmayışına da şahitlik
edeceksiniz... Sirkeci’den başlayan ve Halkalı’ya kadar giden
banliyö hattını kaldıracaksınız ve hâlâ yapılmasını
bekleyeceksiniz!
Oysa, bu arada Osman Gazi, Yavuz Sultan Selim köprüleri bitti
bile...
Ve İstanbul’daki trafiği çekilmez hale getiren nedenleri ortadan
kaldırmak yerine, sürekli E-5 ve TEM karayolu kenarına gökdelenleri
dikmeyi ihmal etmeyeceksiniz...
Şimdi bizler bu keşmekeşi görüyoruz da, İstanbul’u beş bin
kamerayla izleyenler görmüyor mu?
***
“Ben 65 yaşında bir tıp akademisyeniyim. Hayatımı 18 yıllık zorunlu
görevlerimin dışında İstanbul’da geçirdim. Çocukluğum İstanbul’da
geçtiği için 1950’lerle 1980’ler arasındaki süre içinde İstanbul’un
içinde bulunduğu durumu ve yaşadığı ihmalleri gayet iyi
hatırlıyorum. Şimdi ise 22 yıldan beri kesintisiz bu şehirdeyim.
Mesleğimden ötürü ve turistik amaçlarla birçok yurtdışı gezim oldu.
ABD’de yaşadığım 2 yılın dışında Japonya, Küba ve Venezuela’nın da
aralarında bulunduğu birçok dünya köşesine gittim. Bütün bunların
hiçbirisinden yazınıza yansıyan olumsuz ve aşağılayıcı duygularla
ve fikirlerle dönmüş değilim” diyerek yazımızı eleştiren Prof. Dr.
Oğuz Tanrıdağ şöyle devam ediyor:
“1986’da 2 yıllık aradan sonra ABD’den İstanbula dönüşümde Haliç
kıyılarındaki parkları ve Ankara’ya uzanan TEM yolunu gördüğümde ne
kadar memnun olduğumu unutmadım. Daha buna benzer birçok örnek
verebilirim. Bu tür izlenimleri paylaşmayabilirsiniz ama ben
hayatımda bu kadar negatif ve içinde yaşayanları aşağılayan bir
İstanbul yazısı okumamıştım. Hele “Böylesine sorumsuzca dolaşan bir
kalabalık ve kabalıklarla bir arada yaşamak ise daha da yorucu”
sözleriniz! İstanbul’a çeşitli devlet politikaları yüzünden ve
geçim kaygılarıyla gelmiş insanların yaşadıkları kültür şokunun
nedenlerine eğilmeniz gerekirken nefretle anmanız ve aşağılamanızın
hiçbir mantıklı izahı olamaz.”
***
Prof. Oğuz Bey’e diyoruz ki İstanbul’da kimin nasıl yaşadığıyla
ilgili özel bir durumu genele taşımanın hiç kimseye bir faydası
yok.
Boğaz’da yaşayanların İstanbul’u ile Gebze, Silivri, Çatalca,
Arnavutköy ve Güngören’de yaşayanların İstanbul’u çok farklı..