1982 yılıydı.
Ve sıcak bir temmuz ayı idi.
Nemli ve boğucu sıcağıyla ilk defa tanışmıştım...
Elazığ’daki güzel havalardan sonra nem oranının zirvelerde dolaştığı bir şehirde nefes almakta bile zorlanmak üzücüydü.
“Bu şehirde nasıl yaşayacağım” diye kendi kendime söyleniyordum.
Ve boğuluyor gibiydim...
*
82 yılından beri İstanbul’dayız.
Ne günler yaşadığımızı iyi biliyoruz.
İstanbul’da yaşayan herkes neler yaşadığını çok iyi biliyor.
Yeni kuşaklar bilmiyor ama...
Ve yokluk, mağduriyet günlerini...
İstanbul’un altın çağını yaşıyorlar...
*
Bir yandan eğitim, diğer yandan gazetecilik mesleğine başlayışımız ve çalışarak okuyup ayakta durabilmek o yıllarda öyle zordu ki...