Karıncaların dahi belki de isyan ettiği kanlı günlerden geçip
gidiyoruz, meçhul bir yere doğru...
“Unutmak bir özgürlüktür” diyen şairin sözüne teslim olmuş, günlük
yaşayan bir dünya kamuoyuyla karşı karşıyayız...
Ve adeta herkes seyirci...
Geçmişi unuttuğumuzdan dolayıdır ki varılması gereken yere
gidemiyoruz.
Mübarek bir ayda dahi; Medine, Bağdat ve İstanbul’da intihar
bombacıları kendini patlatıyor ve intihar saldırıları düzenliyorsa,
herkes geçmişi bir daha hatırlamaya mecburdur.
“Geçmişi hatırlayanın bir gözü kör olsun” diyen Stalin’e bir kez
daha inat, Soljenitsin gibi “Unutanın da iki gözü kör olsun”
diyerek haykırmalıyız...
Ve buraya nasıl gelindi? sorusunun cevabını bulmalıyız...
HHH
Taliban, El Kaide, Hizbullah, DAEŞ ve DHKP-C, Dev-Sol, PKK, PJAK,
PYD diyerek bugünlere geldik.
Böylesine “gaddar” örgütleri kimlerin kurduğunu, kimlerin finanse
ettiğini, kimlerin büyüttüğünü ve ne amaç uğruna kullandıklarına
dair bütün soruların cevabını bulup dünya kamuoyuna belgeleriyle
açıklamalıyız...
Bu görevi Türkiye’deki araştırmacılar, uzmanlar, bilim ve din
adamları bir araya gelerek üstlenmelidir...
Ve açıklanmayana kadar daha çok kan akacağa benziyor...
İslam coğrafyasını kana bulayanlar “Allah” diyene dahi merhamet
etmiyorsa sözün bittiği noktaya her geçen gün bir nokta daha ilave
ediyoruz demektir...
***
Enver Altaylı’nın Özbekistanlı bir Türk olan ve uzun yıllar CIA’da
görev yapan ve 11 yıl boyunca Türkiye’de çalışan Ruzi Nazar’ı
anlattığı “CIA’nın Türk Casusu” adlı kitabını okuduğumuzda birçok
faili meçhulü çözmüş oluyoruz...