Salı günkü “Çıplak ayaklı çocuklar” başlıklı yazımızda yazar Johanna Spyri’nin eserinden çizgi filme uyarlanan Heidi’nin hikâyesinde bir dönem İsviçre’deki çocukların yaşadığı drama değinmiştik...
Sahipsiz, annesiz ve babasız kalan, suç işleyen, borcunu
ödeyemeyen, boşanan, evlilik dışı veya işsiz kalan ailelerin
çocukları o devirde devlet politikası gereği kiliseler aracılığıyla
zengin ailelerin yanlarına “köle veya hizmetçi” olarak
verilirmiş...
Ya da satılırmış!
Küçük ayaklı bu fakir ve sahipsiz çocukları diğer zengin ailelerin çocuklarından ayıran tek fark, ayakkabısız oluşları imiş...
Soğuk dağların eteklerindeki köylerde bile yılın on iki ayı ayakkabısız dolaşan bu çocuklar için yazar Sevim Akyürek şöyle diyor:
Ahırlarda hayvanlarla birlikte yaşayan, çoğu kez bir çuvaldan ibaret elbiseleri içinde hemen her zaman aç olan bu çocuklar, toplumsal hayatın olağan, sıradan bir parçası olarak kabul gördü.
“Bunun bir tür kölelik sistemi olduğu idrak edildikten sonra bile, uzun zamanlar boyunca İsviçre’nin konuşmaktan dahi kaçındığı bir tabu halinde üstü örtüldü” diyen yazar Sevim Akyürek, İsviçre toplumunun bu gerçekle uzun yıllar yüzleşmeden yaşadığını belirtiyor.
***
Türkiye’ye insan haklarıyla ilgili ders vermeye bayılan Batılılar bu gerçeğin üzerine hep toprak serpti...
Ve serpmeye de devam ediyor...
1915 olaylarıyla ilgili Ermenilere karşı soykırım yapıldığını sürekli iddia eden İsviçre, yüz yıldır üzerini örttüğü bu gerçekle 2013 yılında yüzleşti ve Verdingkindern yani Sözleşmeli Çocuklar diye adlandırılan bu çıplak ayaklı çocuklardan özür dileyebildi!