Ankara’nın güç koridor-larındaki odalarda masa başı dizayn oyunlarının ilk tetikçisi unutmayalım ki daima kulağına fısıldanan gazetecilerdir.
34 yıllık meslek hayatımızda, her kim “yazılmamak kaydıyla” diyerek söze başlayıp kulağımıza bir şeyler fısıldasa “Neden resmî açıklama yapmıyorsunuz?” diyerek konuyu kapattım.
Fısıltı gazeteciliğinden de oldum olası nefret ettim.
Biliyorduk ki kulağımıza her fısıldanan sözün altında mutlaka bir Çapanoğlu var.
Fısıldayan adamların sözlerine de kulağımı kapatır ve adeta “Külahıma anlat” der, geçerim...
***
Kendini, kurumunu kullandırtmayan ve ilkeli gazetecilik yapanların sayısı ne yazık ki her geçen gün azalıyor.
Ankara’daki bir kesim gazetecinin siyasetle ve diğer güç odağı olan kurumlarla girdikleri ilişkiler sonucu yaptıklarını yazmaya başlasak, inanın ansiklopedi olur.
Ve fısıltı gazeteciliğinin hemen her gün bir örneğiyle karşılaşıyoruz.
“Gazeteci, gazetecinin kurdudur” sözünü ilk duyduğumda gülmüştüm...