Hain bir akşamın ardından bir yıl geçti...
Bu ülke bin yıldan beri içindeki yılanlara yenik düşüyordu.
Yeni bir defter ve yeni bir sayfa açılmıştır artık bu
topraklarda.
Ve belki de ilk defa halk sokaklara çıktı, “Yeter artık” diyerek
kendi destanını bir daha yazdı.
Bu destanın adı; Köprübaşı’dır...
*
60, 71, 80 darbelerine beklenen, ağır tepkiyi veremedi.
Belki de emir komuta zinciri oluşundandı ama darbelere halkın
direniş göstermesinin kırılma tarihi
15 Temmuz akşamı oldu.
*
Halkına ateş açan asker kılıklı eli kanlı hainleri de öteki âleme
gitmeden görmüş olduk.
Millet, içimizdeki hainleri vergisiyle, sevgisiyle yıllarca
beslemiş.
Bin bir surat gibi kendilerini gizleyebilmişler...
Devletin her birimini uyutmuşlar.
İhanetle büyütülmüşler.
Demek ki devlet kurumları personel yapılanmasını yaparken adil
olacak, aidiyet duygusu yüksek kişileri seçecek, siyasi
kadrolaşmalara da asla izin vermeyecek...
Ve her tür duygudan yoksun olacak.
*
Alnı secdeye gelen bir cemaat Amerika ve Batı’nın kucağına
oturmuş.
Biz yıllarca direndik, bunların bin bir suratını anlattık.
En tepelere isyan edercesine “Allah, bunların ihanetini ikimize de
göstermeden canımızı almayacak” diye haykırmıştık!
Korkmadık bu paralel yapıdan...
Her türlü marazi ve gizli oyunlarına rağmen bıkıp usanmadık.
*
330 ByLock’çu gazeteci varmış.
İsimlere bakıyoruz, nedense birçoğuna şaşırmıyoruz.
Hepsi de içten pazarlıklı, yarı deli yarı akıllı ve duygusuz,
ifadesiz yüzler topluluğu gibiydiler sanki.
Hepsi de ruhunda kini, nefreti ve öfkesiyle dolaşan ölü yüzlere
benziyorlardı.
Birçoğunu tanıyorduk çünkü.
Ülkede; devlet ve millete çalışan istihbarat örgütlerimizin de hiç
olmadığını da hain akşam sayesinde anlamış oluyorduk.
Devlette süreklilik esastır sözü bir masalmış.
Derin devlet lafı da büyük bir yalanmış.
*
Bir ihanetin, aldanmış ve aldatılmışlığın üzerinden bir yıl
geçti.
O ihanet farkında olmadan bize çok şey öğretmiş.
Ve her gülen yüze gülemiyoruz.
Her ağızdan çıkan söze inanmıyoruz.
Kimsenin açık ya da kapalı olduğuna aldanarak da.
Namaz kılıp kılmadığına da.
Çünkü herkesin bir hesap defteri ve kitabı varmış meğerse.
Daha da ötesi, hemen hepsi uzaktan kumandayla yönetilmekteymiş.
Bir meczup ve örgütü tarafından...
*