Kuşlarına kurşun sıkılmış kentlerde yaşıyoruz, tutukluyuz.
Darbecileri cezaevine gönderebilmek uğruna içerideki diğer
suçluları tahliye ediyoruz.
Tahliye edilenlerin suç çeşitliliğine baktığımızda ise
üzülüyoruz.
Devlet, vatandaşlarına karşı suç işleyen azgın suçluları affedip
aramıza gönderiyor.
Devlet, suçluyu özgür kılarken, adını da denetimli serbestlik
koyuyor.
Denetim mekanizmasını da nasıl işlettiğini darbecilerin
sızıntısından öğrenmiş oluyoruz.
Ne hikmetse, Deniz Seki ise hâlâ cezaevinde yatmaya devam
ediyor.
Sıla’ya gelince, bize göre, bazı sanatçı dostlarının belki de
ikiyüzlü hayatlarına, duruşlarına isyan ederek bir çift laf etti
diye linç ediyoruz.
Oysa, mitinge koşarak gidenlerin hiçbirini tankların önünde biz
göremedik!
***
Sisler bulvarında avlanmaya çıkanlar gibiyiz, demokrasi ifade
özgürlüğü demektir.
Bir çift laf etti diye Sıla linç edilecekse, daha düne kadar
FETÖ’ye selam gönderen siyasiler de edilmeli.
Ve devletin kılcal damarlarına sayısını hâlâ bilemediğimiz
paralelciyi yerleştiren eski veya yeni bakanlar da edilmeli! Ve
hesap sorulmalı, arsaları parselleyip de dağıtan belediye
başkanları da hesap vermeli.
Adalet, 13 yaşındaki Kuleli’li öğrenciye bedel ödetiyorsa, 86
yılından beri darbeci kadroları devletin her yerine sızdıran bütün
eski ve yeni siyasiler, bürokratlar ve referansları da linç
edilmeli.
Leylekler bunları getirip yerleştirmediğine göre, getiren herkesten
hesap sorulmalı diyoruz ama cezaevine gönderilen bir tek eski veya
yeni siyasinin adını hâlâ duymuş değiliz.
Ve para baronları ise gözaltına alınıp salıveriliyor... Suçsuz ise
niye gözaltına alıyor ve neden bırakılıyor!
Sağır sultanın dahi duyduğu, bildiği darbeci para baronları
salıveriliyorsa 13 yaşındaki Kuleli’li öğrencinin ne suçu var
diyesimiz geliyor!
Kamu vicdanı yaralanıyor!
Ve gücü yeten yetene dünyasını bir kez daha inşa etmeyelim
diyoruz.
***
Zor seviyoruz, kolay gidiyoruz.
Zor anlıyoruz, anlaşıyoruz, kolay bozuşuyoruz.
Zor yapıyoruz, kolay yıkıyoruz.
Zor sadık oluyoruz, kolay ihanet ediyoruz.
Darbeciler devletin kurumlarından tasfiye ediliyor, yaşamaya ve
ayakta durmaya çalışan namuslu insanların arasına gönderiliyor.
Kahramanların adı bir yerlere yazılıyor, unutmamamız için...
Katılıyoruz... İsimleri ve hikâyeleri yaşasın. Ki gelecek nesiller
demokrasiye sahip çıksın...
Lakin, sayılarını bilmekte zorlandığımız namussuz ve hainlerin
isimlerini de bu milletin unutmaması için bir uygulama
gerekiyor.
***
Kanlı bir nefesle geçiyoruz, bir sokaktan diğer bir sokağa.
Üç günlük dünya diye sürekli aşağılayanlar, dünyanın oyuncaklarına
adeta teslim olmuş! Herkes aynalara baktığında, yastığa başını
koyduğunda bu ülkenin bu hale gelmesinde kendi katkısını bulacak.
İlk taşı kendine, sonra da başkalarına atacak...
Ve sonuçta her belayı birlik ve beraberlik içerisinde atlatmayı
sürdüreceğiz... Ve birbirimizi sevmeyi başaramazsak da...
Artık kimse hak edilmemiş ayrıcalıkların peşinden gitmemeli.