Bir dostumuz-dan aldığımız mesajı okuyunca uzaklara gider gibi
geçmiş günlere dalıp gittik.
Çünkü uzun yıllar aynı gazete ve televizyon çatısı altında birlikte
çalışmıştık kendisiyle.
Ülkenin zor dönemlerinde zor işler yapmayı başarmış, ezbere
konuşanlardan değil, ezber bozanlardan olmuş ve bilimsel olarak
birçok tarihi yalanı belgeleriyle, eserleriyle çürütmüş namuslu bir
akademisyen olan İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi
Dekanı olan Prof. Dr. Mim Kemal Öke’den söz ediyoruz...
Prof. Dr. Mim Kemal Öke hocamız geçen ay dekanı olduğu üniversitede
Akademik Başarı ve Hayat Becerileri dersine katılmış...
Yaşadığı hayatı öyle güzel özetlemiş ve öylesine unutulmayacak bir
ders vermiş ki okudukça gözlerimizden yaş geldi diyebiliriz.
Çünkü çektiği acıların bir kısmına biz de şahit olmuştuk...
*
“Bu dünyada önemli olan tek şey faydalı insan olmaktır. Hayatta
başarısız ol, yenil, ne olacak? Bırak, karşındaki mutlu olsun”
diyerek konuşmasına başlayan Prof. Mim Kemal Öke, zorluklarla baş
etmede ilk şartın, onları kabullenmek olduğunu söylemiş ve demiş
ki:
“Kararlarımı alırken hep duygusal, hep romantik hareket ettim. Pire
için çok yorgan yaktım, gerekirse yine yakarım. Zorluklar
karşısında geliştirdiğim stratejilerim de olmadı benim. Zorluklarla
mücadele edebilmenin ilk şartı, o zorlukları peşinen kabul
etmektir. Erenlerden birine ‘Bize öyle şey söyle ki dünyada
olmasın’ demişler. O da ‘Rahatlık’ cevabını vermiş. Dünyada rahat
olmak, diye bir kavram yok! Bir de zorluklara, zorluk gözüyle
bakmayın. Belki de birçok insan için büyük sorun sayılabilecek
olaylar geçti başımdan, bu anlarda tam teslimiyeti seçtim.”
*
Büyükleri mutlu etmenin gereğine, çocukluğuna ait anılar
vasıtasıyla şöyle değinmiş ve şunları söylemiş;
“Küçüklüğümü hatırlamaya çalışıyorum… Atatürk’ün doktoru Mim
Kemal’in torunu olmak… İkisi de bakan dedeler, ekâbir bir aile,
Nişantaşı… Birçok insanın düşündüğü gibi zengin bir aile çocuğu
değildim. Ben doğduğumda babam iflas etmişti. Üstelik hovarda,
alkolik ve kavgacı bir adamdı. Ölmeden önce beni yanına çağırdı.
‘Oğlum, senden helallik istiyorum; çünkü dedenden kalan bütün
serveti yedim, sana bir şey kalmadı; ama biliyor musun tam
istediğim gibi harika bir hayat yaşadım ve çok mutlu bir şekilde
gidiyorum bu dünyadan’ dedi. Böyle mutlu bir insanı uğurlarken ne
denir? ‘Güle güle baba’ dedim ve kalan borçlarını kıt imkânlarımla
ödedim.”
“Anneme gelirsek...” diyen Prof. Dr. Mim Kemal Öke şunları
söylemiş:
“Maalesef annem de alkolik ve kumarbazdı. Bir çocuk olarak böyle
bir ortamda bulunsaydınız ne yapardınız? Ya hayata küserdiniz ya da
yalnızlığa sığınırdınız. Ben ikincisini seçtim, o sığınaktaki en
iyi dostlar kitaplarım oldu. Yaşadıkları hayattan dolayı ne annemi
ne de babamı yargıladım; hayatım boyunca onları mutlu etmeye
çalıştım. Bir gün lisedeyken babam ‘Tekvando öğreneceksin’ dedi. O
zamana kadar hiç spor yapmayan ben, sırf babam istiyor diye,
tekvando öğrendim ve siyah kuşağa kadar çıktım. Böylece babamı
mutlu ettim.”
*
“Robert Kolej’i bitirdim, ailemde kimsenin akademik yanı olmamasına
rağmen annem ‘Cambridge’e gideceksin’ diye tutturdu. İki yıl
uğraştım oraya girmek için, sonunda başardım. Okuldaki tek Türk
bendim. Türklüğüme laf gelmesin, kendimi ezdirmeyeyim, diye öyle
çok çalıştım ki çalışmaktan masada bayıldığımı bilirim” diyerek tüm
öğrencilerine kendi hayatını özetleyen Mim Kemal Öke, okulu
yedincilikle bitirdiğini ve annesinin de dileğini yerine
getirdiğini anlatmış...
*
Prof. Mim Kemal Öke hocamızın öğrencilerine anlattığı, hayata dair
verdiği ders notlarına cuma günkü yazımızda devam edeceğiz..