Ve beyaz bir kar yağar şehirlerin üstüne.
Bir saat içerisinde İstanbul trafiği kilitlendi.
Evlere gitmek adeta büyük bir dert...
Dokuz saat sonunda eve gidebilenler “Bu şehirde yaşanmaz” türküsünü
söyleyerek teselli ediyor yorgun düşen ruhunu...
İstanbul bir mağduriyet şehri olmaktan çıkartılmalı.
Gökdelenleri dikmekle modern şehir olunmuyor, artık birileri
anlamalı.
Ne acıdır ki dikilmeye hâlâ devam ediliyor.
Sahipsiz bir kent görüntüsünden ne zaman kurtulacağız diye
düşünmüyor değiliz.
Yani TIR’ları o akşam trafiğe çıkartmasalardı ve insanlar evlerine
gittikten sonra çıksaydı ne olurdu?
Kıyamet mi kopacaktı?
Bu kadar basit bir tedbir dahi kimsenin aklına gelmiyor...
Bir gün olağanüstü bir koordinasyonla düzeleceğine dair hâlâ
umutluyuz.
Lakin, yarınlara tehir edip duruyoruz işte...
***
Yarınlar demişken, eğer yarınları düşünüyorsak, gelecek kuşakların
kavga etmesini istemiyorsak bugünleri de çok iyi kurgulamak
gerekiyor.
Yaşanabilir şehirleri bırakmadığımız zaman her şey
anlamsız-laşabiliyor.
Hukukun büyük bir resim olduğunu vurgulayan Batılı yargıçlar,
duvarlara asılan her kötü resimden yargıçların sorumlu olduğunu
söyler.
Çünkü hukukta yarın diye bir şey yoktur...
Bugün vardır...
Şehirler de büyük bir resimdir, yaşanan her kötü olaydan birileri
sorumludur!
Kimse unutmasın...