Berlin Duvarı’nın yıkılışı yeni dünya düzeninin miladı olarak kabul edilmişti...
Doğu Almanya’da yaşayan vatandaşların Batı Almanya’ya kaçmasını önlemek için
Doğu Alman meclisinin kararıyla, 13 Ağustos 1961 yılında Berlin’de yapımına başlanan 46 km uzunluğundaki bu duvarın 1991 yılında kontrollü bir şekilde yıkımına başlanmıştı...
Sınırlar kalkmıştı...
Bireysel özgürlükler masalı anlatılıyordu...
Bizler de bu masala inandırılmıştık...
“Silahlara veda” diyerek dünyanın hemen her yerinde özgürlük şarkıları söylenmişti...
***
Savaşlar bitmiş, güya duvarlar yıkılmıştı...
Dünyaya huzur gelmiş, artık demokrasi hâkim olmuş, bireysel haklar birinci öncelik sırasına yerleştirilmişti.
Bugün daha iyi anlıyoruz ki bu bir yalan rüzgârıymış...
Barış geldi diye dünya milletlerinin sevindiği, oyalandığı, kandırıldığı süreç sürerken, birileri de daha önceden planladıkları stratejileri devreye sokmakla meşgulmüş.
Yani, terör örgütlerini kurmuşlar, besleyip büyütmüşler ve yeni çıkarttıkları silahları bu teröristlere vermişler...
Ve sonra özgürlükleri tehdit eden büyük eylemler planlamış ve suikastlar gerçekleştirmişler...
Dünyanın hemen yerinde farklılıkları terörize etmişler, çatışmaları körüklemişler ve herkesin yaralarını kaşıyıp, sinir uçlarına dokunmuşlar...
Milletleri can derdine düşürmüşler ve liberalizmin zirvesinde herkesin birinci önceliğine yeniden can güvenliği endişesi geri gelmiş...
Bu sorunlarla karşı karşıya kalan devletler ise toprağını, bayrağını, pozisyonunu ve milletini koruyabilmek adına, eski silahlarını değiştirerek, kazanmadıkları, kazanamadıkları milyarlarca dolar parayı yeniden yeni silahlara vermeye başlamış...
Adına da savunma sanayii diyerek ve modern silahlara sahip oluyoruz denilerek...
***
Kimsenin kazanmadığı, kazanamadığı paraları silahlara yatıran devletler aşırı borçlanmaya başlarken, aykırı duruşlar sergilemekten de kaçınmamış.
Bir varil petrolle bir kurşunu zor alabilen Arap ülkeleri, bir kamyon domatesle gece görüşlü bir tüfeği zor almaya başlayan tarım veya turizm, tekstil ülkeleri olmanın hiçbir anlamı yokmuş. Bu gerçeği bugün daha iyi anlıyoruz...
Küresel ekonomik krizlerin etkisiyle derinleşen, içinde bulunduğumuz barış süreci yerini yüzyıl karamsarlığına bırakmış.
“Kazanmak için düşman gerek” ideolojisi meğerse hep devam ediyormuş, barış dedikleri büyük bir yalanmış...
Özetle, büyük devletler silah sanayii ile ayakta duruyor...
Trump’ın elinde çantayla Arap dünyasına gittiği ve liderleriyle kılıç dansı yaptığı ve 300 milyar dolarlık silah satışı yaparak evine döndüğü günlerin üzerinden aylar geçti...
Rusya, Fransa, Almanya, İsrail, İngiltere, İtalya ve Çin de aynı taktikle yola devam ediyor...
Kısacası, bunun dışındaki ülkeler ise silah almakla meşgul...
***
Berlin Duvarı’nı yıktılar ama Suriye, Irak gibi ülkelerde
çıkarttıkları savaşlar yüzünden insanlar topraklarını
bir battaniyeyle terk etti...
Ve duvarsız ülkelerdi bunlar...
Ne acıdır ki bu yalan rüzgârı hâlâ esmeye devam ediyor...