Lozan Antlaşması üzerine tartışmalar sona ermiyor.
Zafer mi, hezimet mi? sorusu yıllardan beri tartışılıyor...
Sürekli demokrasiden ve şeffaflaşmadan yana tavır alan muhalefet
korosu, Lozan söz konusu olduğunda hemen konuyu tabu haline
getirmekten ve her yanıyla gizli kalmasından yana bir duruşu
ısrarla sergiliyor...
Yüz yıl önceki bir anlaşmanın farklı boyutlarda tartışılmasına bile
tahammül edemeyenler 15 Temmuz akşamı kanlı darbe teşebbüsünü
kapatmaya çalışıyor...
Tartışılmasına bile tahammül etmiyor...
***
Ve kimilerine göre Lozan görüşmelerinin bir görünen, bir de
görünmeyen yüzü var!
Bu yüzden de görünmeyen yüzünde gizli maddelerin olup olmadığı
tartışılıyor, lakin anlaşılıyor ki daha çok konuşulacak veya
yazılacak gibi...
On İki Adalar, Kerkük, Musul konusunu bir kez daha dünya gündemine
taşıyarak, geçmişle hesaplaşmanın ötesinde siyasi olarak başka bir
şeyi anlatmaya çalıştığına inandığımız Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
sözlerine Yunanistan’dan önce içerideki muhalif koronun itirazı
geldi...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her çalışmasına, her sözüne itiraz etmeyi
alışkanlık haline getirenlerin kendilerine kurşun sıkılmış gibi bir
tepki vermelerinin nedenini hâlâ anlayabilmiş değiliz...
Anlıyoruz ama söylemekten kaçma nedenimiz, ülkedeki demokrasiye
gölge düşmesine gönlümüzün razı olmaması...
Çifte standart duygusu ve duruşunun zirvelerinde gezinenler ve
geçinenlerin seviyesine de düşmek istemiyoruz...
***
Düne kadar tarihle yüzleşmekten bahsedenler, sıra Lozan’a gelince
tarihle yüzleşmekten kaçıyor...
Dünyanın her yerinde biriktirilen, kazanılan paraların bütün
yolları Manhattan’a çıkıyor.
“Yeni Roma’nın Sezar’ları, dünyanın finans merkezi Wall Street’ten
dünya ekonomisine yön verirler” diyerek analiz yapanlar; gökdelen
ormanı denilen Manhattan’ın “Beyaz Amerikalılara” yıkılmazlık
duygusu verdiğini, her gökdelenin, adeta göklere isyan edercesine
yükselen çağdaş bir “Babil Kulesi” olduğunu vurgularlar...
***
11 Eylül’de ise bu farklı isyana kendi metoduyla karşılık
verilirken, en büyük zararı da yine gökdelenlere isyan eden mazlum
milletler gördü...
Manhattan Adası’nın Hollandalı Peter Miniut’un Kızılderililerden 24
dolara satın alındığını da Kızılderililerin topraklarına beyazların
sömürge kaynaklı paralarıyla siyahlar tarafından inşa edildiğini de
bilmeyen kalmadı...
Kızılderililerin açtığı tüm davaları oyalayan ABD yönetimi
böylesine değerli bir adayı asıl sahiplerine vermemek için
direniyor...