Altıncı sınıf öğrencilerinin okuyacağı Türkçe ders kitabında bir karikatür..
Buzulun üzerindeki kutup ayısı boğulmakta olan bir insana eliyle argoda ‘nah’ diye tabir ettiğimiz ayıplı işareti yapıyor..
Öğrencilerden bu karikatürün yorumlanması isteniyor…
Karikatürün altındaki soru şu...
Burada ne anlatılmak isteniyor?
Bu karikatürün ders kitabına konularak ne anlatılmak istendiğini bir kenara bırakalım..
Meselenin başka boyutuna bakalım..
***
O karikatürü nasıl yorumlayacağını bilemeyen bir Türkçe öğretmeni ‘ bu ne demek ya ‘ diye itiraz edince Milli Eğitim Bakanlığı uyanmış!..
Okullara dağıtılan 1.5 milyon kitabı toplatmış..
Karikatürün olduğu sayfayı yırtarak kitabı yeniden dağıtacakmış..
***
Talim Terbiye Kurulu Başkanı ‘biz sorumlu değiliz, ama yine de özür dileyeceğiz’ demiş..
Sorum şu..
Bakanlık sorumlu değilse kim sorumlu?
Yayınevininmiş!..
Tam teflon tava politikası!..
Yayınevleri ders kitaplarını kafalarına göre mi hazırlıyor!..
***
Yok yok, bakanlık denetliyormuş..
Denet- liyormuş ama yayınevinin bastığı kitabı 18 uzman incelemiş; hepsinin gözünden kaçmış..
Ayının el hareketini görmemişler..
Veya görmüşler de normal bulmuşlar..
Veya!.
***
10 uzman 8 kurul üyesi 18 kişinin gözünden kaçması mümkün değil..
Talim Terbiye Kurulu’nun mazereti mazeret değil..
Bu insanlar kör değil ya!..
Ya kitabın kapağını bile açmadan imzayı bastılar ya da ‘bana mı kaldı, başıma iş açmayayım, belki de subliminal mesaj verilmek isteniyordur, arabanın tekerine çomak sokarım’ endişesiyle susmuşlardır..
Görmüşlerdir ama görmezden gelmişlerdir..