Türkiye’nin dünkü ruh haline bakın.. Doların seyir defterine, borsadaki hareketliliğe..
Piyasalar istim üstündeyse eğer, piyasalar tedirginse eğer, seçim konuşulmaya başlamışsa şayet..
Kaçarı yoktur!..
Seçim virüs gibidir, vücuda girdi mi çıkmaz..
Bunu bir kenara not edelim..
*
Dün bütün gün Cumhurbaşkanı-Başbakan buluşması konuşuldu.. Aralarında dört kırılma noktası yaşanmış, ilişkiler sarsılmış, tamir yoluna gidilmiş..
Bu duruma piyasaların alışık olması lazımda ama fokur fokur kaynadı..
*
Demek ki öpüşseler de, koklaşsalar da, iddialara fitne deseler de, nifak tohumu atmak isteyenlerin dedikodusu diye başkalarını suçlasalar da piyasa hep diken üstünde olacak..
En ufak bir imalı söz..
En ufak bir anlaşmazlık..
En ufak bir yorum farkı piyasayı sarsacak..
Seçim virüsü girdi bir kere.. Çok erken girdi ama girdi..
*
Durun durun, Cumhurbaşkanı-Başbakan arasındaki soğukluk nedeniyle girmedi.. Zirvedeki tatsız hava nedeniyle girmedi..
Yeni anayasa nedeniyle girdi.. Güneydoğu’daki kent savaşı nedeniyle girdi.. Dokunulmazlıklar nedeniyle girdi.. Başkanlık sistemine geçmenin yolu göründüğü için girdi..
*
Başbakan salı günü grup toplantısında Saray’a mektup yazmıştı.. ‘Her makamı elimin tersiyle iterim ama asla hiçbir dava arkadaşımın kalbini kırmam’ diyerek..
Dik durmaya çalıştı ama Saray’a karşı diklenmedi..
Sözleri biat kültürüne bağlılığının beyanıydı..
*
Cumhurbaşkanı da heyecanla beklenen görüşme öncesi muhtarlar üzerinden Başbakan’a mesaj yolladı.. ‘Önemli olan, bulunduğunuz yere nasıl geldiğinizi unutmamanız’ dedi..
Özetle..
Cumhurbaşkanı Başbakan’a..
Ülkeyi de ben yönetirim..
AKP’yi de ben yönetirim..
Seni Başbakan ben yaptım…
7 Haziran’da iktidarı kaybettin.. Koalisyon kurmaya kalktın, durumu ben toparladım.. 1 Kasım seçimi zorladım, AKP’yi yeniden iktidar yaptım..
Bu durumu kabul edeceksin.. Çift başlılık olmaz resti çekti..
Başbakan mecbur kabul edecek..
Edecek ama bu durum ufukta seçimin olmaması anlamına gelmiyor..