Şaşırtıcı olan, izahı zor olan..
Sadece Başbakan’ın ağlamaklı bir sesle ‘Şunu da yaptım, bunu da
yaptım, dört yılda yapılacak işleri üç ayda yaptım; şöyle
başarılıyım, böyle başarılıyım ama zaruretten gidiyorum’ diyerek
veda etmesi değil..
Tamam, bu finali kimse beklemiyordu..
Aslında kendi de beklemiyordu..
Saray’a çıktığında galiba blöf yaptı.. Cumhurbaşkanı’nın
kendisinden vazgeçmeyeceğini düşündü.. Saray’dan güçlenerek çıkmayı
planladı..
Başbakanlığı bırakma kozunu oynadı..
Cumhurbaşkanı blöfü görmedi.. Sen bilirsin dedi, kesti attı..
Galiba işin özü bu..
***
Yoksa şu il başkanının kim olacağı, bu ilçe başkanına kimin
getirileceği Davutoğlu’nun dert edeceği bir mesele değil..
Kendini farklı konumda görüyordu.. Geçmişle gelecek arasında köprü
olduğunu düşünüyordu.. Kendine kadimle moderni buluşturma misyonu
biçmişti..
***
Bunca yıl siyasetin içinde parti işlerine hiç bulaşmadı.. Memleketi
Konya’ya bile karışmadı..
Teşkilatlarla haşır neşir olmadı.. MKYK’ya adam sokmaya
kalkmadı..
Birden bu ilgi niye?
Şaşırtıcı olan bu.. Adıyaman il Başkanı’nın kim olacağını sorun
yapması..
Köşk ile Saray arasındaki sorun daha büyük, daha derin, daha
sarsıcı olmalı ki Davutoğlu son çare olarak bırakma kozunu oynadı,
blöf yaptı, tutmadı..
Cumhurbaşkanı ne dedi; kendi kararı dedi.. Noktayı koydu..
Bu durumda en çok Davutoğlu şoke olmuştur!.
Gerçekten bırakma niyetiyle Beştepe’ye gitse cebine istifa
mektubunu koyardı..
Merak ediyorum; pişman mıdır?
***
Veda konuşması durumu kurtarma çabasıydı.. Saray’a övgüler
yağdırması, nefer olacağını söylemesi, parti için gece gündüz
çalışmaya devam edeceğini ilan etmesinin nedeni ortada..
Blöf tutmayınca, kendi kararıymış havası yaratmak istedi..
Başbakanlık makamını elinin tersiyle itti görüntüsü vermeye
çalıştı..
Bravo, ilkeli siyasetçiymiş dedirtmeyi planladı..
***
Alkış aldı mı?
Aldı.. İktidar yanlıları gidişini de gidiş şeklini de
alkışladı..
Ama kimse niye gittiğini yazmadı.. Neden gitmek zorunda kaldığı
mevzuuna girmedi..