Diyorlar ki; Türk-Kürt kardeşliği güçlenecek.
Büyük barış olacak. Silahların gölgesi kalkınca her şey farklı
olacak Siyasetin kanalları açılacak…
Diyorlar ki; Sadece Kürtler için değil Türkler
için de yeni bir dönemin başlangıcı olacak…
Diyorlar ki; demokratikleşmenin önündeki engeller
kalkacak.
Ben de diyorum ki işe had bildirmeden başlasak. Önce had
bildirme dönemi kapansa!..
Devletin zirvesinden başlıyor en ücradaki köy kahvesine kadar
uzanıyor. Herkes fikrini beğenmediği kişiye haddini bil,
haddini bileceksin diye bağırıyor.
Had bildirme işinin öncüsü Erdoğan… Önce TÜSİAD’ın iki başkanına
haddinizi bilin diye bağırdı. Sonra Ana Muhalefet
Partisi Genel Başkanı’nı haddini bileceksin diye
fırçaladı.
Had bildirme meselesi TSK’ya da sıçradı. Milli Savunma Bakanı,
Genelkurmay Başkanı, Kara ve Deniz kuvvetleri komutanları, CHP
Genel Başkanı’na haddini bildirmek için dava açtı.
Sürtüşmelerinin nedeni bir süre önce hadlerini bildirdiğimiz(!)
teğmenler. Beş teğmen kılıç çattılar diye mi Atatürk’ün askeriyiz
diye bağırdıkları için mi ordudan atıldılar. Yoksa ikisi birden mi?
Net değil. Sonuçta disiplinsizlik kamuflajıyla hadleri bildirildi.
Yüksek Disiplin Kurulu’nun dört üyesi karşı çıktı beş üyenin oyuyla
ilişkileri kesildi… Bu karar gönül rahatlığıyla mı alındı
baskıyla mı verildi gün gelir ortaya çıkar.
Sahi teğmenlerin atılmasına karşı çıkan general neden emekliliğini
istedi. Savunma Bakanlığı’na göre tesadüf. Şubat ayı
emekliliği isteme dönemiymiş, denk gelmişmiş. Duyda inan!..
Had bildirmenin yanına kayıt dışı siyaset sözcüğü de yapıştı. Çünkü
Ankara genellikle kayıt dışı siyaset yapanlara haddini
bildiriliyor.
Kayıt dışı siyaset de ne diyeceksiniz?
Ankara’da bir grup siyaseti tekeline aldı ya o grubun dışında olup
ülke meseleleri hakkında konuşanlar kayıt dışı oluyor. Sivil toplum
kuruluşuysan, baro...