Zor bir yazı olacak..
Çünkü insan olan biteni anlamakta zorlanıyor..
Anlamakta zorlandığımız meseleyi haliyle anlatmak da zor oluyor..
H
Asıl soru şudur; Türkiye neden savruldu?
Türkiye nereye savruluyor?
Dokuz milletvekilinin tutuklanması alt sorudur..
Dokuz gazetecinin tutuklanması alt sorudur..
H
Alt sorulara yanıt vererek üst soruya ulaşabiliriz..
Quo Vadis Türkiye sorusuna!..
H
Cumhuriyet’le başlayalım.. Gazeteci arkadaşlar ne yapmış?
Gazetenin yayın politikasını değiştirmişler..
Suç mu?
Tutuklama nedeni mi?
Savcıya ne, hâkime ne?
Cumhuriyet’in yayın politikasını beğenmiyorlarsa en fazla yapacakları şey, o gazeteyi satın almamaktır..
Bunun bir adım ötesine geçemezler, geçmemeliler!.
H
Ama durum öyle değil!..
Ne?
Gazeteciler örgüt üyesi olmadıkları halde örgütün görüşleri doğrultusunda yayın yaptılar..
Bu kavram öyle muğlak ki.. Lastik gibi uzar, istediğin yere çekersin..
Hemen örnek vereyim..
Bir dönem, ‘Parasız eğitim istiyoruz’ diye slogan atan, pankart açan, DHKP-C örgütünün üyesi olmadığı halde örgütün görüşleri doğrultusunda hareket etmekten tutuklanıyordu..
Neymiş!..
Terör örgütü de parasız eğitim istiyormuş..
O istiyor diye başkaları isteyemeyecek mi?
Savcılar laf anlamadı, hâkimler üniversiteli gençlerin gözünün yaşına bakmadı..
Sonra ne oldu?
Dönemin Başbakan’ı bir gün çıktı, müjde dedi; üniversitede harçları kaldırıyoruz, parasız eğitime geçiyoruz..
Ayakta alkışladık..