Otokrasi düzeninin olmazsa olmazı budur; karşısındakini korkut, tehdit et, sustur, ses çıkaramaz hâle getir, toplum senin gibi düşünmese de konuşamasın, eleştiremesin, karşı çıkamasın; yeter.
Geçen hafta iki önemli gelişme oldu. İçişleri Bakanı Anayasa Mahkemesi’ne, MHP Genel Bakanı da Türk Tabipleri Birliğine, aynı üslupla, aynı dille, aynı tonla tepki gösterdi.
İkisinin sözleri de tehdit doluydu, düşündürücüydü, ürkütücüydü.
Tatlı sert otokrasinin ayak sesleriydi denebilir.
İçişleri Bakanı’yla başlayalım.
Anayasa Mahkemesi yasada ki "şehirlerarası kara yollarında gösteri yürüyüşü düzenlenemez" hükmünü iptal etti. Bu karar üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu köpürdü. Verdi veriştirdi desem yeridir.
Dedi ki; "Madem ki bu kararı verdiniz, polis korumasına gerek yok, bisikletinle işe hadi git bakalım. Niye polis koruması alıyorsun?"
Bu çıkış, bu tepki farklı algılandı. Kimi tehdit olarak algıladı, kimi yürütmenin atanmış bir görevlisinin yüce makama fırça atması şeklinde yorumladı, kimi devlet yöneticisinin haddini aşan beyanı olduğunu söyledi.