Şunu baştan söyleyelim yargı erkinin etkin gücü savcılar oldu.
Eski Türkiye’de savcılar iddia makamıydı, iddialarını delillerle, tanıklarla desteklemek zorundaydılar… Hakimler kuvvetli suç şüphesi, delileri yok etme veya kaçma şüphesi varsa tutuklama kararı verirdi…
Yeni Türkiye’de buna ihtiyaç duyulmuyor. Savcı ne derse hakimler genellikle o yönde karar veriyor. Savcı hem iddia makamı hem de yargılayan makam oldu…
Artık hakimler savcılara itiraz edemiyor… Savcıların taleplerini (tutuklama, ev hapsi, adli kontrol, yurt dışı yasağı) sorgulama gereği dahi duymuyor. Savcıya delil veya tanık sormuyor. Daha da ötesi hangi yasaya göre tutuklanmasını istiyorsun dahi demiyorlar. (Örnek Ayşe Barım Meclis’ten geçmeyen etki ajanlığı yasasına göre de tutuklanması istendi. Olmayan yasayla)
İktidar öyle muğlak yasa maddeleri çıkartıyor ki savcılar istediği yöne çekebiliyor… Ne olduğu anlaşılmayan, belge ve bilgiye dayanmayan iddialarla ceza istiyorlar!
(Örnek, TÜSİD Başkanı Turan ve YİK Başkanı Aras’a yurt dışı yasağı konulması talebi)