GEÇTİĞİMİZ kasım ayından beri tutuklu olan gazeteciler Can
Dündar ve Erdem Gül için yürütülen soruşturma tamamlandı.
Savcılık Dündar ve Gül için bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir
kez müebbet ve 30 yıla kadar da hapis cezası istedi.
Dosya, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş ki Dündar ve Gül,
Selam Tevhid davası diye de bilinen ve Fethullah Gülen cemaatinden
isimlerin yargılandığı dava ile birleştirilebilsin.
İlginç olan şey, savcılığın Dündar’ın bazı yazılarını da delil
olarak dosyaya koymuş olması.
Gazetede yazarak, izini belli eden bir casus!
Bu kadarı Austin Powers senaristlerinin bile aklına gelmezdi
doğrusu.
Bir de yeni suç icat edilmiş: “17-25 Aralık soruşturmalarını
meşrulaştırmak!”
Bu bana Ergenekon davaları zamanında bugün kaçak olarak yurtdışında
bulunan savcıların icat ettiği “davayı itibarsızlaştırma suçunu”
hatırlattı.
Savcılık bütün bu suçları nasıl ispat edecek merak ediyorum.
Ama diyeceksiniz ki “İspata ne gerek var, eski ortaklarından
öğrendiklerini yaparlar, savunmayı filan dikkate almadan mahkûmiyet
kararlarını verirler”.
Size haksızsınız diyemeyeceğim.
Bunu yapabilirler gerçekten. Ergenekon, Balyoz ve casusluk
davalarında örneklerini şimdi kaçak olan Fethullahçı hâkim ve
savcılar gayet güzel vermişlerdi.
Savcılık, Dündar ve Gül’ün “devletin gizli kalması gereken
bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin ettiklerini,
açıkladıklarını” iddia ediyor.
İyi de MİT TIR’larında silah taşındığını bilmeyen kalmış mıydı?
Zaten aleni olan bir bilgiydi, çok önceden gazetelerde
yayınlanmıştı.
Dündar ve Gül, “cebir ve şiddet kullanarak darbe yapmaya
kalkışmakla” da suçlanıyor.
İki gazeteci böyle bir şey yapmak için nasıl bir ordu kurmuşlar,
silahları filan nasıl temin etmişler?