Babamı kaybedeli 21 yıl oldu. Artık bir melek olduğuna, dünyanın
her yerindeki çocukları korumak için göklerde uçtuğuna inanmam için
çok nedenim var!
Hayatımda aldığım en unutulmaz hediye kızım Yasemin’den aldığım
hediyedir. Neresinden baksanız üzerinden çeyrek yüzyıla yakın bir
süre geçti ama hâlâ o günü hatırlayınca içimden bir mutluluk
dalgası yükseliyor, yüzümde bir tebessüm beliriyor.
Kız kardeşim Feryal Pere
ve babam Asım Yılmaz’la...
Antalya, 1976.
O yıllarda alışveriş merkezi olarak sadece Galleria vardı, bugün
Akmerkez’in olduğu arsada acemi şoförler otomobil kullanmayı
öğreniyordu. Annesi, Yasemin’i Galleria’ya götürmüş. “Babana hediye
al” diye...
Bebeklikten yeni çıkmış bir kız çocuğuna “Babanın en çok hoşuna
gideceğini düşündüğün şeyi al” talimatı verilince, ne alır?
‘Barbie Denize Gidiyor’ tabii...
Büyük bir kutunun içinde bir Barbie bebek, denizden çıkınca saçını
tarasın diye saç fırçası, değişik mayolar, pareolar, terlikler ve
üstü açık bir spor otomobil!
Hediyem böyle bir setti.
Paketi açtım, şaşırdığımı belli etmeden teşekkür ettim, sarıldım,
öptüm ve bir kenara koydum, “Sonra oynarım” diyerek.
Biraz sonra yanıma geldi. Kucağıma çıktı, “Sen şimdi
oynamayacaksan, ben biraz oynayabilir miyim” diye en tatlı sesiyle
sordu. O günden beri o anı ne zaman hatırlasam içimde bir neşe
fırtınası kopuyor.
Kızımın bana ilk Babalar Günü hediyesi bir Barbie bebekti.
Bütün hayatımı değiştiren hediyeyiyse babamdan aldım.
O hediyeyi almamış olsaydım, bambaşka bir hayat çizgim mi olurdu?
Kimse bilemez tabii. Ama ben “Öyle olmasaydı, böyle olmazdı” diye
düşünüyorum.
İlkokul beşe yeni geçmiştim. İş için Ankara’ya yaptığı
yolculuklardan birinden dönerken bir koli kitap getirmişti.
İçinde Nobel’li yazarların kitapları da vardı, benim yaşımdaki bir
erkek çocuğun hayal dünyasını geliştirecek ‘Kâşifler ve İcatlar
Ansiklopedisi’ gibi eserler de!
Artık babam yok. 21 yıl oldu vedalaşalı.
Bir Fransız atasözü: “Babanın geçtiği yollardan, çocuk daha kolay
geçer.”
Hayatım boyunca hep böyle oldu.
Babamın kan çanağına dönmüş gözlerle sabaha kadar hesap makinesinin
başında, akşama kadar da Antalya’nın cehennem sıcağında inşaat
tepelerinde koşarak açtığı yoldan ilerledim.