MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP’ye “Anayasa değişikliği önergenizi Meclis’e getirin” dediğinde tezi şuydu:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa’nın kendisine verdiği yetkileri aşıyor, bu durum ülkenin geleceği açısından sorunlar yaratıyor, gerekirse millete sorarız, ama böyle devam edemeyiz.
Anayasa değişikliği süreci Bahçeli’nin bu çıkışıyla başladı ve şimdi 16 Nisan’da referanduma sunulacak, son kararı seçmenler verecek.
Ancak şöyle bir sorun var ki değişikliklerden sadece bir tanesi, referandumda evet oyu çıkarsa hemen uygulanacak: Cumhurbaşkanı’nın partili olması.
Diğer değişikliklerin uygulanması için 2019 Kasım ayında yapılacak seçimleri bekleyeceğiz.
Tabii, Meclis’teki AKP çoğunluğu bir erken seçim kararı alarak, değişikliklerin daha önce uygulanmasının yolunu açarsa, orası başka.
Yani Bahçeli’nin “memleket meselesi” dediği sorunun çözülmesi için yaklaşık 2.5 yıl var.
Hem bu nedenle hem de başkanlık sistemlerinde küçük partilerin erime sorunu yaşadıklarına dikkat çekilerek Bahçeli, siyasi öngörüsüzlükle de suçlanıyor.
Orası Bahçeli’nin bileceği iş, biz hâlâ bu çıkışı neden yaptığını tam olarak öğrenememiş durumdayız. Hatta Bahçeli’nin partideki yardımcısı bile bu nedenle istifa etti, hatırlarsınız.
Yalnız bir konu var ki Bahçeli’nin “siyasi açıdan tam isabet” kaydettiğini söyleyebiliriz.
Bakın Devlet Bahçeli, 9 Mayıs 2015 tarihinde Manisa’da düzenlediği mitingde ne söylemişti:
“Recep Tayyip Erdoğan, aslında Türk tipi değil ‘Tayyip tipi’ başkanlık hayalleri kurmaktadır. Bütün yetkilerin kendisinde toplandığı, yargının kendisine bağlandığı, yasama organı Meclis’in kendi kontrolüne sokulduğu, denge, denetim ve fren sistemi olmayan, tek adam diktatörlüğü, tahtsız ve taçsız sultanlık peşinde koşmaktadır.”
Tabii, gelecek seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha Cumhurbaşkanı seçileceğinin bir garantisi yok ama AKP’nin getirdiği başkanlık sistemi, tam olarak da Bahçeli’nin tarif ettiği sistem.