CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, "teröre karşı" düzenlenen mitingde konuştular.
13 yıldır iktidarda olup da terörü önleyemeyenlerin, teröre
karşı miting düzenlemeleri oldukça ilginç tabii.
Mitingin ilginç olmayan tarafı, sözde sivil toplum kuruluşları
tarafından düzenlenen mitingin seçim propagandasına dönüştürülmüş
olması.
"Tek ses" mitinginden anladıkları da bu olmalı.
Başka sese tahammülleri yok, kendileri söylesin, herkes dinlesin,
başkası konuşmasın derdindeler.
Nitekim "Meclis'te PKK istemiyoruz" sloganı atılıyor ardından
Başbakan şunu söylüyor:
"O zaman 1 Kasım'da çok çalışacaksınız, bunları baraj altında
bırakacaksınız. Ve Meclis'te yeniden birliğin sembolü olan AK
Parti'yi tek başına iktidara getireceksiniz."
Demek ki Türkiye'nin "birliğini" sağlayacak şey 12 Eylül'ün seçim
barajı!
Bu arada "milli irade" tam olarak TBMM'ye yansımıyormuş ne gam!
Bir tür kişilik bölünmesinden mustarip gibiler.
Hem "milli irade" diyeceksin, hem de oyların bir bölümünün baraj
altında kalmasını ve Meclis'te temsil edilmemesini
isteyeceksin.
Daha önce de "Dağdan inin, siyaset yapın" diyenler de kendileri
değil miydi?
'Ülke için çalışacak' mı dediniz?
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, en iyi bildiği siyaset
tarzını sürdürüyor.
Bu tarz, ülkeyi kamplaştırmak, insanları kategorize etmek ve
bölerek kendi tabanını sağlama almak üzerine kurulu.
"Tek ses" mitinginde söylediği şu sözün başka bir anlamı yok:
"1 Kasım seçimlerinde TBMM'ye hangi partiden olursa olsun 550 tane
yerli, milli, bu ülke için çalışacak milletvekili göndermenizi
istiyorum."
Demek ki 7 Haziran'da seçilen 550 milletvekilinin bir bölümü "yerli
ve milli" değilmiş!
Allah Allah, nereden geldiler acaba?
Cumhurbaşkanı'nın bu sözlerle kimi kastettiği belli.
En dar anlamıyla HDP'yi kastediyor, daha geniş anlamıyla da bütün
muhalefet partilerinden seçilip Meclis'e gelenleri.
Dar anlamıyla bakarsan 6 milyon seçmenin iradesini "yerli ve milli"
bulmuyor, geniş anlamıyla bakarsan her on seçmenden altısını!