REİNA’da eylem yapan terörist, polisin 16 günlük olağanüstü
çalışmasıyla canlı olarak ele geçirildi.
Saldırganın canlı olarak ele geçirilmesi, hem bağlantılarının açığa
çıkarılması açısından hem de bu terörist teşkilatın yöntemlerinin,
eylem hazırlıklarını nasıl gerçekleştirdiklerinin açığa çıkarılması
açısından önemlidir.
Ve bu sadece Türkiye için değil, IŞİD’in terör tehdidi altındaki diğer ülkeler açısından önemli bir bilgiye sahip olacağız demektir.
Bu başarı için Emniyet teşkilatını tebrik etmek isterim.
Ve bir soru: Reina’daki canavarca saldırıdan sonra, sosyal medyada bu terör saldırısını övenler, destekleyenler, “İyi oldu” diyenler hakkındaki soruşturmalar ne âlemde?
Kaç kişi yakalandı? Kaçı için dava açıldı?
Sosyal medyada kuş uçurtmayan sistem, nefret suçu işleyen bu terör şakşakçılarını ele geçirmeyi başaramadı mı?
'İŞKENCE' BİR GÖREV DEĞİLDİR
TRABZON’da, FETÖ soruşturmasında tutuklanan bir kişinin gözaltında
dövüldüğü, kötü muamele gördüğü ve tehdide maruz kaldığı
gerekçesiyle savcılığa yaptığı şikâyet reddedildi.
Savcılık, Olağanüstü Hal kapsamında yayımlanan 667 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’yi gerekçe gösteriyor.
Bu kararnamenin 9. maddesi, kararname nedeniyle görevini yerine getiren kamu görevlilerinin hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluklarının bulunmadığını belirtiyor.
Savcı, bu gerekçeyle de işkence iddiasını soruşturmayacağını belirtiyor.
Savcı’nın, Anayasa’nın Olağanüstü Hal ile ilgili maddelerini iyi okumadığı anlaşılıyor
Anayasa’nın 15. maddesi temel hak ve hürriyetlerin kullanımının olağanüstü halde kısmen veya tamamen durdurulabileceğini düzenliyor.
Ama istisnaları da saymış:
“Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”