TERÖR saldırılarının ardından nelerle karşılaştığımızı artık
ezbere söyleyebilecek kadar bilebiliyoruz.
Yetkililer konuşuyor: Terörü yok edeceğiz, kaynağında ezeceğiz,
döktükleri kanda boğulacaklar, yılmayacağız, teslim olmayacağız,
bununla yaşamaya hazır olalım.
Aynı yetkililer ne yapmamız gerektiğini de söylüyorlar: Bunlar
birliğimize düşman, aman birliğimizi bozmayalım. Soğukkanlı olalım,
bir olalım, bizi birbirimize düşürmek isteyenlere geçit vermeyelim
vs.
Ama nedense bir türlü “birlik” de olamıyoruz.
Memleketin Anayasa’sı, yönetim sistemi değişiyor. Bunu yaparken
birlik olmamız gerekmiyor mu?
Hayır, gerekmiyor, iki parti anlaştı, TBMM’de konu doğru dürüst
konuşulamadı bile.
Konuşacak milletvekillerini susturdular, bir bölümü zaten
hapiste.
Memleketin bir yarısı kendini dışlanmış, itilmiş hissediyor ama
büyüklerimiz birlik olduğumuzdan söz ediyorlar.
Söz edebiliyorlar, çünkü aslında “birlikten” anladıkları şey,
onların her dediğini kabul etmek.
Söylediklerini kabul etmezsen, birliği de sen bozmuş oluyorsun,
onlar değil.
Yılbaşına gelene kadar okullardan tutun, Diyanet’in son cuma
hutbesine kadar her yerde bir yılbaşı yasakçılığıdır aldı
gitti.
Noel Baba’nın başına silah dayadılar, dayak yerken temsili
resimleri çizdiler. Diyanet, memleketin camilerinden müminleri
uyardı, “Aman ha” diye!