FENERBAHÇE’nin Gaziantep’te ne yaptığını soracak olanlara
anlatabileceğim bir pozisyon var:
Maçın 43. dakikasıydı, top İsmail Köybaşı’na doğru açıldı, o da
soldan gitti, ceza sahasına kesti, Sow zıpladı, top üstünden geçti,
boşa düştü ama ne gelen vardı, ne de giden. Defans topa rahatça
sahip oldu, Sow eliyle arkasından gelmesini beklediği arkadaşlarına
“hareketli olun” anlamında bir hareket yaptı.
Bundan üç dakika önce aynı hareket Ozan Tufan tarafından kendisine
de yapılmıştı.
Fenerbahçe açısından maçın özeti buydu.
Herkes topun ayağına gelmesini bekliyor, Lens ve Alper
hareketlenip, topla kat etmeyi başarabilirse bir şeyler oluyor,
yapamazlarsa top geri dönüyor.
Kimse boşa çıkmıyor, kimse risk almıyor, kimse oyunun gidişini
kestirip pozisyonunu değiştirmiyor.
Maç boyunca bunu bir kez yaptılar, Lens aldı, verdi, top Alper’e
uzatıldı, o defansın arkasına doğru kesti, oraya koşan Lens golü
attı.
Volkan’ın kaçırmasını artık normal karşıladığımız pozisyonlarının
doğuşunda da aynı hareketlilik vardı.
İstatistiklere bakarsanız topun daha çok Fenerbahçe’de kaldığını
görüyorsunuz ama hiç bir anlamı olmayan, çok ender olarak pozisyona
dönüşebilen bir sahiplik bu.