MİLLİ Savunma Bakanı Fikri Işık, 2017 bütçesi görüşülürken yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“150 general, darbeye teşebbüs eder de karargâh nasıl bilmez? Bunu A Genelkurmay başkanına, B Genelkurmay başkanına fatura edip işin içinden çıkamayız”.
Bakan Bey haklı, 150 general darbeye kalkışıyorsa, bunu bilmesi gereken şu dönemdeki ya da bu dönemdeki Genelkurmay başkanı değildir.
Bunu öncelikle bilmesi gereken kişi mevcut Genelkurmay Başkanı’dır, mevcut kuvvet komutanlarıdır.
Bir de tabii MİT var. Onun işi ne?
Hatırlayacaksınız Binbaşı H.A. diye birisi, darbe yapılacağını öğrendi ve gitti MİT’e bilgi verdi.
Ve sonra MİT Müsteşarı, Genelkurmay Karargâhı’nda Başkan ile buluştu, konuyu konuştular.
Ama sonra kimseye bir bilgi vermediler. Ne Cumhurbaşkanı’na, ne de Başbakan’a.
Darbeyi araştırmak için TBMM’de bir komisyon kurdular.
Ecevit’i bile Fetullahçı yapacak “ciddiyetteki” herkesi dinlediler ama darbeyi ilk öğrenen fakat harekete geçmeyen iki kişiyi çağırmadılar bile.
Çağırsalar da bu ikisinin gidip ifade vermeyeceğine iddiaya girerim, çünkü onlar TBMM’yi değil, Saray’ı tanıyorlar.
Bakan haklı. Karargâh bu işin buraya varacağını nasıl bilemedi?
Hani ne oldu, başarıda da başarısızlıkta da komutanın sorumluluğu meselesi?
CUMHURBAŞKANI’NIN RÜYASI
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Şanghay 5’lisine üye olursak Türkiye’nin “elinin rahatlayacağını” söyledi.
AB’nin 53 yıldır Türkiye’yi oyaladığını hatırlattı ve dedi ki: “Türkiye, benim için varsa yoksa AB dememeli”.
Cumhurbaşkanı bu hayalini daha önce de seslendirmişti, hatırlarsınız.
Avrupa’dan dışlanmış, Asya’nın demokratik olmayan ülkeleri arasında kendisine yer bulmuş bir ülke!
Cumhurbaşkanı için bu bir “tatlı rüya” olabilir tabii.
AİHM gibi yüksek demokrasi ve insan hakları standartlarının oluşması için çalışan bir mahkemeden kurtulmak, eminim onun için rüyadır.
Avrupa’nın demokrasi eleştirilerinden kurtulmak da tabii.
Cumhurbaşkanı, daha belediye başkanlığı döneminde demokrasi ile tramvay benzetmesi yapmıştı.
Demokrasi, seni istediğin yere götüren ama menzile ulaştığını düşündüğünde inebileceğin bir tramvay.
Barış süreci treninin de amacı buydu, bütün mesele sorunu çözmek değil, seçimlerde oy almak olarak ortaya konunca, ilk fırsatta o trenden atladı.
Bir süre Avrupa trenine binmesinin nedeni iktidarını sağlamlaştırmaktı. Şimdi umursamıyor, artık bir rakip güç kalmadığından emin, ilk durakta inmek istiyor.
Rusya’ya, Çin’e, Kazakistan’a özeniyor.
GERÇEĞİ GÖRMEYİ ŞİŞELER Mİ ENGELLİYOR?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin başarılı olmamasını akşamları açılan rakı şişelerine bağlıyor.
Rakı ile ülke kurtarma sohbetleri arasında bir ilişki var ama rakı ile partisinin ortaya halkın ilgisini çekecek bir program ve siyaset anlayışı koyamamasının ne ilgisi var, anlayamadım.