GEÇEN gün bir televizyon programında üniversitede öğretim üyesi olan konuşmacılardan biri, "genel bakışın" tersine bazı sözler söylediği için programdan kovuldu.
İsme gerek yok, söylediği sözlerin ne olduğu da önemli
değil.
Önemli olan, o gün, o televizyon kanalında, o programa katılan
diğer konuşmacıların ve sunucunun düşündüğünün tersine bir şeyler
söylemiş olması.
Aslına bakarsanız onların söylediğinin tersine bir şey de
söylemiyor.
Kendince bir durum tespiti yapıyor. Katılıyor olabilirsiniz, karşı
da olabilirsiniz bu tespite.
Program zaten bir tartışma programı.
Bu ne demek: Konuşmacılar zaten farklı düşünüyor olmalı ki bir konu
üzerine tartışsınlar, meselenin değişik boyutlarını gözler önüne
sersinler. İzleyiciler de bunu dinleyip kendilerince bir sonuca
varsınlar.
Ama hayır, böyle olmuyor!
Diğer iki tartışmacı, konuşmacıyı neredeyse hainlikle suçluyor,
sonunda da reklam arası ve şut!
Ve bu olay “demokrasi bayramı” kutladığımız bugünlerde cereyan
ediyor.
Demokrasi bayramı kutluyoruz ama başkalarının fikirlerine şu
kadarcık tahammül edemeyenler var. Ve sayıları da hiç az değil.
O programda üç kişiler belki ama yüksekçe bir yere çıkıp bakarsanız
milyonlar göreceksiniz!
Siyasi fikri, eğilimi birbirinden son derece farklı olsa da
“hoşgörüsüzlük, karşındakine saygı duymamak, en saçma fikri bile
sonuna kadar dinlemeye tahammül etmemek” zemininde birleşen
antidemokratlar ordusu!
Türkiye’nin temel sorunu bu!
Darbecilik de bundan besleniyor, partizanlık da, bölücülük de!
Umalım ki bu son deneyim herkese ders olsun.
SADULLAH BEY HİÇ İNANDIRICI DEĞİL
ESKİ Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Fetullah Gülen cemaatinin devlet
içinde devlet olacak şekilde örgütlendiğinin farkına 7 Şubat 2012
tarihindeki MİT krizi nedeniyle vardığını söylüyor.