CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı sistemine
karşı çıkan gafiller hep yanlış ve ne yazık ki yalan söylüyorlar”
dedi.
“Gafillerin” eleştirilerinin temeli şu düşünceden kaynaklanıyor: Bu
sistem, gücü tek elde topluyor, tek adam yönetimi yaratmayı
hedefliyor, kim seçilirse seçilsin bu yetkileri eline geçirirse bir
otoriter yönetim kurar.
Zaten aslına bakarsanız bu sadece “hayır” diyenlerin yaptığı bir
tespit de değil.
Bakın Cumhurbaşkanımız cumartesi günü “açılış töreni” görüntüsü
altında düzenlediği mitingde ne dedi:
“Tek kişide gücü topluyoruz ve böylece kitapçıkları fırlat, böyle
bir şey olmayacak.”
İşte eleştirilen şey de zaten bundan başka bir şey değil ve
Cumhurbaşkanı da kabul ediyor ki “güç, tek elde toplanacak”.
Öte yandan “kitap fırlatma” işini önlemek, Anayasa değişikliği ile
ilgili olamaz.
Bu her şeyden önce siyasi nezaket ile ilgilidir, nitekim bütün
Cumhuriyet tarihi boyunca böyle bir olay sadece bir kez yaşandı. 94
yılda bir kez!
Bunun için bir ülkenin bütün hükümet sistemi değişir mi?
Bu sisteme yönelik eleştirilerden biri de Meclis’in
işlevsizleştirildiği, Meclis’in hükümet üzerinde denetim
imkânlarının yok edildiği.
Beş yıl süreyle seçilen kişi, Meclis’e hiç hesap vermeden ülkeyi
istediği gibi kararnameler çıkararak yönetebilecek.
Eleştiri bu.
Bakın Cumhurbaşkanı Erdoğan da yine aynı açılış görünümlü siyasi
mitingde ne dedi:
“Beş yıl süreyle görev verilen Cumhurbaşkanı milletten başka
kimseye hesap vermeden vazifesini yerine getirecek.”
Cumhurbaşkanı, bu konudaki eleştiriyi aslında kendisi bizzat
doğruluyor. Cumhurbaşkanı, beş yılda bir seçimden seçime hesap
verecek.
Buna hesap verme denilebilir mi? O beş yıl içinde milletin
vergileri nereye harcandı, ne işler yapıldı, yolsuzluk vs oldu mu,
kim bakacak? Meclis nerede?