TBMM Komisyonu’na ifade veren eski Genelkurmay başkanları,
bununla ilgili istihbarat eksikliklerinden yakınmışlardı,
hatırlayacaksınız.
MİT de silahlı kuvvetlerin içinde araştırma yapamadığını
açıklamıştı, bunu da hatırlarsınız.
Ancak ortaya çıkıyor ki yetkili komutanlar, zamanında harekete
geçebilselermiş, bu örgütlenmenin ne boyutlara vardığı daha 2007
yılında anlaşılabilecekmiş.
Buna neyin sebep olduğunu daha sonra tartışacağız.
Bu belgeyi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup
toplantısında gündeme getirdi.
İstanbul’da da savcılık bu belge üzerinde derinleştirilen bir
soruşturmayı yürütüyor.
Bu belge, şimdi CHP milletvekili olan gazeteci arkadaşımız Tuncay
Özkan tarafından 2007 yılının nisan ayında, zamanın Kara Kuvvetleri
Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’a iletilmiş.
Belge Tuncay Özkan’a, bir flaş bellek içinde, eski bir futbol
hakemi tarafından ulaştırılmış.
O da belgeyi bir spor salonunda bulmuş.
Flaş belleği spor salonunda düşürenin şu anda firari durumda olan
ve Fetullahçı çetenin Ege bölge imamı olduğu söylenen avukat Bekir
Bas olduğu tahmin ediliyor.
Orgeneral İlker Başbuğ, kendisine ulaştırılan belgenin Hava
Kuvvetleri ile ilgili olduğunu görünce, incelenmesi için
Genelkurmay Başkanlığı’na göndermiş.
Genelkurmay Başkanlığı da yine incelenip araştırılması için dosyayı
Hava Kuvvetleri’ne havale etmiş.
Hava Kuvvetleri’nde bu amaçla “Güneş Çalışma Grubu” ismiyle bir
grup kurulmuş.
Ve bu grup, belgeyi sözde incelemiş, “araştırma yapılmasına gerek
olmadığı” yönünde bir karar almış.
Kararı onaylayan zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan
Babaoğlu.
Ama grubun başında da Akıncı Üssü’nde darbe girişimini yönetirken
yakalanan eski HKK Akın Öztürk var, o zaman tümgeneral rütbesiyle
HKK İstihbarat Başkanı imiş.
Dosyayı örtbas eden subaylardan üçü halen tutuklu. Biri de
“itirafçı” olmuş, dosyayı soruşturan savcılara ifade vermiş.
Meğerse, Akın Öztürk’ün başında bulunduğu ve Fetullahçıların
yönetimindeki çalışma gurubu, dosyayı alınca, soluğu Hava
Kuvvetleri imamı olarak halen firari esrarengiz adam Adil Öksüz’ün
yanında almışlar.
İtirafçı olan subay, Adil Öksüz’ün dosyayı görünce ağladığını ve
“Deşifre olduk, onca yılın emeği heba oldu” diye ağladığını da
anlatıyor.
Ama sonra çözüm yolunu bulmuşlar. Komutanların güvenini kullanıp
uyduruk bir soruşturmayla dosyayı kapatmışlar.
Söz konusu dosyanın içeriğine bir genel bakış yapalım önce:
Flash bellekte Türkiye’deki bütün il, ilçe ve köylerde yaşayan
Alevi yurttaşlarımızın Fetullahçı örgüt tarafından tutulan fişleri
var.
TSK’daki Alevi kökenli bütün subaylar ile ilgili fişlerde de özel
hayat bilgileri bulunuyor. Tam 6 bin TSK mensubu subay ve astsubay,
özel hayat, siyasi düşünce, yaşam biçimi ve alışkanlıklarıyla
fişlenmiş.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt dahil
kendisinden sonra gelecek Genelkurmay başkanları ile 86 generalle
ilgili özel fişleme bilgileri de dosyada yer alıyor.
Binlerce Fetullahçı subay ve astsubayın örgütle bağı, himmet
ödemeleri, örgüt içi tutum, örgüte bağlılıkları, abileriyle
ilişkileri ile ilgili ayrıntılı bilgiler, yurtiçi ve yurtdışı
görevleri ve bu görevler sırasındaki Fetullahçı örgüte dönük tutum
ve davranışları ile ilgili değerlendirmeler de düzenli olarak
tutulmuş.
Excel dosyaları halinde tutulan bu bilgiler çok detaylı.
Dosyalarda ayrıca FETÖ mensuplarının maaş ve diğer gelirlerinin de,
örgüte ödedikleri himmet bilgileriyle örgüt içindeki evliliklerin
nasıl yapılacağına ilişkin çok detaylı bilgiler ve subaylarla
evlendirilecek kadınlar ile ilgili fotoğraflı evlilik broşürleri
var.
Fetullahçı okullar ve ışık evlerinde hangi dua ve bedduaların kaç
kez okunacağı, bu okumaların tek tek ve topluca nasıl yapılacağı
detaylı olarak anlatılıyor.
Ayrıca, elimine edilmek istenen TSK mensuplarının nasıl şikâyet
edileceği, hangi üslup ve yazı tekniklerinin kullanılacağı, nelere
yer verileceği yazışma örnekleriyle bu dosyada yer alıyor.
Takip ve takibe karşı koyma, izleme, raporlamaların nasıl
yapılacağı dosyada mevcut.
Askeri okullar ve kurslarda nasıl başarılı olunacağı, buralara
girildiği andan itibaren nasıl davranılacağı tek tek anlatılıyor ve
özellikle de sözlü sınav komisyonlarının Fetullahçı çete tarafından
nasıl ele geçirileceği de detaylarıyla açıklanıyor.
Bu dosyadaki bilgiler zamanında “doğru ellere” geçmiş olsaydı, Hava
Kuvvetleri içindeki Fetullahçı çeteleşme yıllar önce ortaya
çıkarılabilir, örgüt bir darbe girişiminde bulunacak güce de hiçbir
zaman ulaşamazdı.
Tuncay Özkan’a dosyayı neden Kara Kuvvetleri Komutanı’na verdiğini,
niye savcılara veya MİT’e ulaştırmadığını sordum.
“O dönemin savcılarını hepimiz biliyoruz, onun için savcılara
vermedim” diye anlattı.
Orgeneral İlker Başbuğ’u daha güvenilir bulduğu için dosyayı ona
vermiş.
Neden o tarihte yayınlamadığını sordum, “Genelkurmay
soruşturmasıyla bilgiler doğrulanınca yayınlayacaktım” diye
açıkladı.
Zaten Özkan’ın bu dosyaya sahip olduğu Hava Kuvvetleri’ndeki
çalışma grubu öğrenince nelerin olduğunu da biliyoruz.
Tuncay Özkan, Fetullahçı savcılarca Ergenekon davasına dahil
edildi, altı yıl hapis yattı, Susurluk olayı ile ortaya çıkan
örgütlenmeyi Radikal’de açığa çıkarmak için birlikte çalıştığımız
yıllarda afişe ettiğimiz kişilerle aynı örgüt üyesi gibi
yargılandı.
Tuncay’ı tutukladıklarında elindeki her türlü belge ve dosyayı,
bilgisayarını da alıp götürdüler ki söz konusu dosyanın bir
kopyasının daha var olup olmadığından emin olsunlar.
Bu dosya içeriğine yine döneceğiz.
Şimdilik şunu söylemeliyim ki CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu dosyayı
gündeme getirerek çok doğru ve önemli bir adım attı.
İstanbul Cumhuriyet savcılarının da dosya üzerinde derin bir
soruşturma yürüttüğünü tekrar söyleyeyim.