TÜRKİYE’nin gayriresmi “Bedel Ödeyecekleri Belirleme Müdürü”, gazetesindeki köşesinde yazdı ki Hüseyin Gülerce’nin, Fetullahçılığını sorgulayanlar “bunun bedelini ödeyecekler”.
Bunun nedenini de yine aynı köşede açıkladı: Hüseyin Gülerce, DEVLETİN ADAMIimiş
Onun gibi ben de büyük harflerle yazdım, çünkü DEVLETİN ADAMI kelimelerinin büyük harfle yazılmasının nedeni, Gülerce’nin yıllarca Fetullahçı çetenin içinde DEVLET için çalışıyor olmasıymış!
Bir örgütün içine girip devlet için çalışanlara ne ad verilir?
Çok casusluk romanı okuduğum için ben “casus” diyebilirim. İstihbarat görevlisi de denilebilir. Ajan denilebilir. Hafiye de mümkün. Siz istediğinize karar verin.
Peki bu “ajan” kimin adına çalışıyor olabilir? Herhalde Tapu Kadastro adına değil. Tahmin ediyorum Bayındırlık Bakanlığı adına da çalışmamıştır. Ya polis ajanıdır ya da istihbarat örgütünün ajanı.
Bir örgütün içine sızmış, en tepe yöneticilik mevkilerine kadar çıkmış, hatta bir ara örgütün sözcülüğünü üstlenecek kadar örgütün güvenini kazanmış bir ajanın, çok değerli bilgilere ulaşıp devlete iletmiş olmasını bekleriz. Filmlerde, romanlarda böyle oluyor çünkü.
Ama her nasılsa ordu içinde darbe yapmaya kalkışacak kadar bir güce ulaştıklarını, bu isimlerin kim olduklarını devlete bildirmemiş olmalı ki Yüksek Askeri Şûra toplantıları için hazırlanan MİT raporlarında bunların ismine rastlamıyoruz.
Hatta tam tersine bu kişilerin terfilerinin önü açılmış. Düşünün ki Genelkurmay Karargâhı, neredeyse sadece bu tiplerden oluşmuş. Darbe gecesi Genelkurmay Başkanı’nı derdest edecek kadar da sayıları çok!