CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecini başlatanın kendisi olduğunu söyledi.
"Demokratik açılım olarak bu süreci başlattık. Demokratik açılımdan sonra aldığımız mesafe ile bunu milli birlik ve kardeşlik projesine dönüştürdük. Yaptığımız bütün istişareler neticesinde, bu akil insanlar vesaire bu çalışmalarla, bunu çözüm süreciyle taçlandıralım istedik" dedi.
Buraya kadar hepimizin bildiği konular.
Cumhurbaşkanı'nın, başbakanlığı döneminde bunları yaşadık, gördük.
Gerçi geriye doğru baktığımızda benim gördüklerim ile onun gördükleri farklı şeyler.
Cumhurbaşkanı "Demokratik açılımlar yaptık" diyor.
Bense sadece hazırlanan demokratikleşme paketlerinin Bakanlar Kurulu'na bile gelmeden rafa kaldırıldığını, "asayiş paketi" görüntüsü altında var olan demokratik hakların bile kısıtlanmaya çalışıldığını hatırlıyorum.
Neyse, şimdilik konumuz bu değil.
Cumhurbaşkanı bu sözlerini söyle tamamlıyor:
"Bütün bunlardan sonra gelinen nokta, biliyorsunuz, 7 Haziran seçimleri aslında bir umuttu. Ama öyle oldu ki, 7 Haziran seçimlerinden sonra, maalesef arzu edilmeyen çok, çok çirkin olaylar, yani demokrasinin çok daha güçlü hale geleceği beklenirken, demokrasinin ülkemizde çok daha farklı bir şekilde taçlanacağı beklenirken, tam aksi olaylar oldu."
7 Haziran seçimleri, Cumhurbaşkanı açısından "başkan–yarı başkan ya da partili cumhurbaşkanı" olabilmesi için bir umuttu.
Ama onun açısından "maalesef arzu edilmeyen oldu"!
Kendisi başkan olabilseydi, "demokrasi taçlanacaktı" falan, filan.
Ama böyle olmadı, Cumhurbaşkanı, Selahattin Demirtaş'a kızdığı için "barış süreci" buzdolabına kondu.