BİNBAŞI H.A.'dan sonra bir de ismi belli olmayan bir erin, 15
Temmuz günü darbeyi ihbar ettiği ortaya çıktı.
Bunu TBMM Darbe Komisyonu’nun AKP’li Başkanvekili Selçuk Özdağ
açıkladı.
Binbaşı H.A.’nın hiç olmazsa bir inisyali var. Bu kahraman
arkadaşımızın iki harflik bir inisyali bile yok. Niye acaba, “er”
olduğu için mi? Özdağ’ın açıklamasına göre H.A., MİT Müsteşarı’na
suikast yapılacağını ihbar etmişti. İsimsiz er de aynı istihbaratı
MİT’e getirmiş.
Özdağ, binbaşı ve erin şimdi “güvenlik amacıyla hapishanede”
olduklarını da söylüyor.
Bu nasıl bir güvenlik arayışı anlayamadım. İnsanları,
özgürlüklerini kısıtlamadan korumak mümkün değil mi bu ülkede?
Neyse, konumuz bu değil. Konumuz bu ihbarlara rağmen, darbenin niye
engellenemediği. Hatırlayacaksınız, Genelkurmay İkinci Başkanı
Orgeneral Ümit Dündar, TBMM komisyonundaki ifadesinde, “darbe
ihbarı alınsaydı, Genelkurmay Başkanı’nın başka emirler de vererek,
girişimi en başından engelleyebileceğini” de söylemişti.
Başka emirler niye verilmemişti? Onun nedeni de bize hep “İhbar
darbe değil, MİT Müsteşarı’nın kaçırılacağı ya da öldürüleceği ile
ilgiliydi” diye açıklanıyor.
Orgeneral Dündar da bununla ilgili bir yorumda bulunmamıştı,
hatırlarsınız. “İki kişi arasında geçen konuşma” olarak
nitelemişti, Orgeneral Hulusi Akar ile Müsteşar Hakan Fidan
arasındaki görüşmeyi.
Bunun “hayatın olağan akışına uymadığı” açık. Genelkurmay Başkanı,
hangi düşünceyle böyle bir bilgiyi ikinci başkanından saklamak
isteyebilir?
Ama belli ki Orgeneral Dündar, üstüne saygı gereği bildiğini
söylemiyor. Askerlikte bu anlaşılabilir bir durum.
Onun için bunu bırakıp, Orgeneral Akar’ın neden tamamlayıcı
emirleri vermediğini sorgulamalıyız. Bir grup asker, MİT
Müsteşarı’nı kaçırmaya ya da öldürmeye karar veriyor ve Genelkurmay
Başkanı, bunu bir darbe girişimi olarak değerlendirmiyor.
Size de tuhaf gelmiyor mu?
Genelkurmay Başkanı ne zannediyordu, Müsteşar’ı kaçıracak
askerlerin fidye isteyip, o parayla altlarına birer Ferrari
çekeceklerini mi?