ARTIK ortaya kesinlikle çıktı ki Hrant Dink kolayca önlenebilecek bir cinayete kurban gitmiş.
Tıpkı Marquez'in Kırmızı Pazartesi romanındaki gibi kimin
öldürüleceği, kimin cinayeti işleyeceği herkes tarafından
biliniyormuş.
Havuz gazetesinin dünkü haberine göre cinayetin önlenmemesi,
"paralelcilerin", Emniyet istihbaratı içinde önemli pozisyonları
ele geçirme planından kaynaklanıyormuş.
Bunun sebebi de daha önceden hazırladıkları Ergenekon planını
devreye sokmakmış.
Hrant Dink cinayetinin önlenebileceği, Trabzon ve İstanbul
Emniyeti'ndeki yetkililerin bu cinayeti önlemek için kıllarını
kıpırdatmadıkları bir sır değil. Bunu ilk günden beri
biliyoruz.
O vakit söz konusu yetkililer için soruşturma izni vermeyerek
cinayetin aydınlatılmasını önleyen AKP hükümetinin başında Başbakan
olarak Recep Tayyip Erdoğan vardı.
Sorumlular için soruşturma izni verilmediği gibi tam tersine o
sorumlular terfi ettiler.
Kimisi vali oldu, kimisi emniyet müdürü. İçlerinde Emniyet
teşkilatında üst düzel görevlere getirilenler de vardı. Hatta bir
tanesi aynı Erdoğan tarafından bakan bile yapıldı.
O günlerde bu cinayetin aydınlatılması için sorumlular hakkında
soruşturma izni verilmesi gerektiğini kaç kere yazdığımı
hatırlamıyorum bile.
Sonradan başlayan Ergenekon davaları dalgasının "siyasi savcısı" da
bu soruşturmaların yapılmasına engel olan kişiden başkası değildi:
Recep Tayyip Erdoğan.
Elbette şu anda güç sahibi olduğu için bu olaylardaki sorumluluğunu
hiçbir savcı sorgulayamayacak.
Ama şunu unutmasın ki bu olaylardaki siyasi sorumluluğu, nereye
giderse gitsin peşini bırakmayacak.
Çok ilginç bir dava izleyeceğiz
FETHULLAH Gülen'in de sanıkları arasında olduğu "kumpas davası" ile
ilgili iddianame mahkeme tarafından kabul edildi, ocak ayında
yargılama da başlayacak.
Savcı, bu davada 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının
hükümeti devirmeye yönelik bir "kumpas" olduğunu iddia ediyor.