CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan'ı dün televizyonda muhtarlara hitaben konuşma yaparken görünce "Tamam" dedim, "erken seçime gidiyoruz, koalisyon kurulmasına izin vermeyecek".
Yeniden saray toplantılarına başladığına göre, seçim
kampanyasını da başlattığını düşünebiliriz.
Devletin olanaklarını kullanarak yine herkese saray kürsüsünden
verip veriştirecek, bu belli oldu.
Davutoğlu–Kılıçdaroğlu görüşmesi ile yayılan iyimserliğe izin
vermeyeceğini de zaten bir gün önceden belli etmişti.
Hükümetin kurulması için öngörülen 45 günlük süreyi esnetmeyeceğini
"Buna yetkim yok" diye açıklamıştı.
Oysa böyle bir yetkisi var. Çünkü Anayasa'nın 116. maddesi, 45 gün
içinde hükümet kurulamaması durumunda şöyle diyor:
"Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak,
seçimlerin yenilenmesine karar verebilir."
Görüldüğü gibi bir zorunluluk yok, bir süre daha beklediğinde bir
hükümet kurulabileceğini düşünürse bu süreyi uzatabilir.
Ama böyle bir şey yapmayacak tabii, çünkü koalisyon istemiyor,
hemen seçimden yana.
Seçimden sonra, seçilenler yemin edip milletvekili sıfatını
kazanınca görevlendirme yapmak için de özel olarak beklemişti.
Çünkü Meclis Başkanlık Divanı'nın kurulmasından önceki sürenin,
koalisyon pazarlıkları için kullanılmasını istemiyordu.
İlk günden beri aklından seçim geçiyordu, bunun şartlarını zorladı
ve en sonunda istediğini de başaracakmış gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanı, bir kez daha TBMM'nin iradesine ipotek koyuyor,
milli iradenin Meclis'te tecelli etmesinin önüne set çekiyor.