GEÇEN gün Florya’dan Büyükdere’ye kadar otomobille gittim.
Florya–Yeşilköy–Havalimanı–TEM–Harp
Akademileri–Maslak–Hacıosman–Çayırbaşı ve Büyükdere!
Trafik açıktı, yaklaşık 45 dakikalık bir yol.
Yol boyunca en çok gördüğüm yüz, Recep Tayyip Erdoğan oldu. Sonra
da Binali Yıldırım.
Dev “evet” pankartları binaların bütün cephesini kaplıyordu.
Otoyoldan çıkıp, Maslak istikametine dönünce bu kez dev
pankartlara, belediyenin yol kenarlarına koyduğu billboard adı
verilen büyük panolar eklendi.
Her altı–yedi panodan dördünde AKP’nin “evet” afişi vardı.
Yetmemişti, direklerdeki panolarda da “evet” afişleri asılıydı.
Bütün bu yol boyunca görebildiğim “hayır” pankartı, bilemediniz on
tane olmalıydı. Bir-iki tanesi Florya–Yeşilköy civarında, geri
kalanları Büyükdere ve Çayırbaşı’nda.
Bütün bunlara bir de televizyonlardaki “evet” konuşmalarını
ekleyin.
Yandaş televizyonlarda zaten “hayır” diyen bir kimseye rastlamak
mümkün değil.
Öbür televizyon kanalları da belli ki sıkı bir uyarı almışlar,
“hayır” savunucusu bir kişiye tartışma programlarında rastlarsanız
kurban kesmeniz gerekecek, Allah nazardan korusun diye.
Gazeteler de malum. Yandaş medyanın tiraj gücü, geleneksel medyanın
tiraj gücünün yanında hiç önemli değil ama onun çaresi de bulunmuş,
sayfa sayfa “evet” ilanlarıyla.
Bu ağır propagandanın önemli bir işlevi var: “Öğrenilmiş
çaresizliği” beslemesi, güçlendirmesi.