CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "FETÖ'ye aktarılan her kuruş,
bu millete sıkılmak üzere namluya sürülmüş bir mermidir.
Millete kurşun sıkanı nasıl affetmiyorsak, o kurşunu finanse edeni
de affetmeyeceğiz” dedi.
Fetullahçılar ile AKP iktidarının yollarını ayırmaya başladıkları
günlerden önce bu çetenin, devlete yerleştirilen üyelerinin
maaşlarından yapılan kesintilerin haricinde iki tür gelir kaynağı
vardı:
Birincisi devletin ya da belediyelerin olanakları, ikincisi ise
işadamlarının yaptıkları yardımlar.
İşadamlarının çoğu bu nedenle şimdi hapiste ya da kaçak durumunda.
Ama devlet imkânlarını peşkeş çekenlerle ilgili bir gelişme
göremedim.
Hatırlarsınız Bülent Arınç, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek’in Ankara’yı bu çeteye “parsel parsel” peşkeş
çektiğini söylemişti.
Artık bu konuyu da açıklığa kavuşturmanın zamanı gelmiş olmalı.
Bu cümleyi de havuz gazetesindeki bir haberden aktarıyorum:
“Hain emellerini hayata geçirmek için devletin kritik kurumlarına
sızan Fetullahçı terör örgütü mensuplarının TRT’yi adeta bir finans
üssü haline getirdiği ortaya çıktı.”
Haber daha sonra fahiş faturalarla TRT’nin parasının nasıl
soyulduğunu, telif ücreti diye 400 muhabire havadan para ödenip,
bunlardan sonra himmet toplandığını, 500’den fazla bankamatik
TRT’ci olduğunu filan anlatıyor.
Habere göre TRT, bu çeteye “dış yapım” gerekçesiyle en az 300
milyon lira aktarmış bulunuyor.
Anlıyoruz ki Fetullahçı çete, yapım şirketleri kurmuş, üç kuruşa
yapılacak işleri beş-on kuruşa yaparak cepleri doldurmuş.
Paranın ne kadarı kişilerin cebine indirildi, ne kadarı “himmet”
oldu, onu bilebilmemize imkân yok tabii. Ama öğrenmemiz gereken bir
şey var: Bütün bunlar olup biterken TRT Genel Müdürü sıfatını
taşıyan şahıs ne yapıyormuş? TRT dolandırılırken aklı
neredeymiş?
Derdim Melih Gökçek ya da TRT genel müdürleri tutuklansın değil.
Ama bu kişiler, kendilerine emanet edilen halkın parasını, bir
çeteye kaptırmışlar ve şimdi hiçbir şey olmamış gibi o koltuklarda
oturmaya devam mı edecekler?