DİKKATİMİ çeken şey haberin başlığı oldu: "Kıskanırsam, ayrılırım!"
Temmuz ayının son günleriydi, tatildeydim, Milliyet'in
sürmanşetinde bu sözleri görünce hemen bir "screen shot" yapıp
arşivime attım.
İsimler önemli değil, bir dizi setinde tanışıp birbirlerine âşık
olduktan sonra geçen yıl evlenen genç çiftten erkek olanı söylüyor
bu sözü.
Cümlenin gelişi de şöyle olmuş: "İlişkimizde kıskançlığa yer yok.
Önceki ilişkilerimde 'Neden kıskanmıyorsun' sorusu nedeniyle çok
tartıştım. Bir de ayrıca o kadar kıskansam ayrılırım. Manyak mı
olacağım?"
"Manyak mı olacağım" vurgusuna dikkatinizi çekmek isterim.
Bu vurgudan anlıyoruz ki genç arkadaşımız kadın-erkek
ilişkilerindeki "kıskançlık" konusunu bir tür manyaklık olarak
görüyor.
İlişkide olduğu kadını kıskanacak olursa da manyak durumuna
düşmemek için hemen ayrılmayı tercih ediyor.
Doğrusunu isterseniz bu oyuncuyu o kadar tanımıyorum.
Fotoğrafına baktım, beni çatlatacak kadar yakışıklı bir arkadaş,
tanımamak benim suçum.
Çünkü ben televizyonda dizi pek izleyemiyorum. Bizim dizilerin
tempoları o kadar ağır o kadar ağır ki gözlerim yavaşça kapanıyor,
rüyalar âlemine kayıp gidiyorum.
Onun için bu sözlerini söylerken ciddi mi, yoksa sırf "orijinallik
olsun, gazete röportajımı iyi yerden yayınlasın" diye mi söylemiş,
bilemiyorum.
Hangi niyetle söylenmiş olursa olsun, üzerinde biraz sohbet edelim
istedim.
Kıskançlık, insanlık tarihi kadar eski ve normal bir duygudur.
Tabii aşırı olan her şeyin anormal bir duruma dönüşeceğini
aklımızdan da çıkarmayalım.