BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, koalisyon için "Müzakerelere başlayacağız, gecikme olmayacak" dedi ve ekledi: "Koalisyon kurulamaması halinde sandığa gitme konusunda tereddüt etmeyeceğiz."
Ne kadar boş ve anlamsız bir cümle!
Bir hükümet kurulamaz ise zaten Anayasa gereği erken seçim olacak,
sandığa gitmekte tereddüt etseniz ne olacak, tereddüt etmeseniz ne
olacak?
Başbakan'ın bu sözlerini okuduktan sonra "Ahmet Hakan'ın koalisyon
barometresinin erken seçim yüksek basıncı nedeniyle
zembereklerinden boşalması gerekir artık" diye düşündüm.
Öyle görünüyor ki Beştepe Sarayı'ndan gelen sıcak hava dalgası,
Ahmet Davutoğlu'nu da etkisi altına almış, o da bir erken seçime
doğru meyletmiş.
Ya da aslında koalisyon kurmak istiyor ama böyle sözler söyleyerek
Beştepe'deki tansiyonu düşürebileceğini düşünüyor.
Zaten Abdülkadir Selvi de yazmış, "Davutoğlu'nun kırmızı çizgisi
Recep Tayyip Erdoğan" imiş.
Bu Beştepe Sarayı'ndan kaynaklanan bir "temenni" midir, yoksa
Davutoğlu, böyle konuşarak Saray mukimini sakinleştirmeye mi
çalışıyor, bilemiyorum.
Ancak, bir konuda müzakere etmeye başlamadan önce "kırmızı
çizgiler" ilan etmek, "Türk tipi pazarlık sanatı" olmalı.
Bakıyorum, her partinin birden fazla kırmızı çizgisi var. Kırmızı
çizgilerin bu kadar çok olduğu bir müzakere sürecinde ortak
noktalar nasıl bulunabilir ki?
Müzakere, Arapça "zikr"den (hatırlamak, bildirmek) türetilmiş bir
kelime. Bir konu üzerinde karşılıklı görüşme, fikir alışverişinde
bulunma anlamına geliyor.
Karşılıklı görüş alışverişinde bulunurken "üzerinde konuşulmayacak
kırmızı çizgiler" varsa, buna zaten görüş alışverişi diyemeyiz,
bunun adı "tebliğ etmek" olur ki ondan da tarafların ortaklaşa bir
sonuç çıkardığı görülmemiştir.
Zaten Erdoğan da hükümet kurma görevi vermeyi bu kadar uzatırken
buna güveniyordu.
"Bırakayım herkes aklına geldiği gibi konuşsun, tribünlerden alkış
alacak sözler etsin ki anlaşmaları mümkün olmasın" diye
hesaplıyordu.