BÜYÜKLERİMİZİN demeçlerinden anladığım kadarıyla Musul ve Kerkük'te "her türlü" önlemi almak konusunda "kararlı bir duruşumuz" var.
İnsan gururla doluyor haliyle.
Çünkü “kararlı duruş sergilemek” önemli bir şey.
Siz böyle bir duruş sergilerseniz, bu kez karşınızdaki kararsızlığa düşüyor, ne yapacağını bilemiyor.
Onun için gece rahatça yatıp uyuyabiliyoruz.
Gerçi bu “kararlılığın” sadece “durmak” eylemiyle mi ilgili olduğunu, bir “hareket” de içerip içermediğini bilmiyorum.
Ama gazete köşe yazılarından okuduğum kadarıyla durumumuz iyi.
Bir kere Musul ve Kerkük üzerine bu dünyada bir söz söyleme hakkına sahip birisi varsa, onun da Türkiye olduğunu köşe yazarlarından öğrendim.
Bu biraz Türk’ün, Türk’e propagandası gibi görünüyor ilk bakışta ama öyle değil tabii.
Sonuç olarak bu yazıları okuyup korkması ve geri adım atması gerekenlerin ezici çoğunluğu Türkçe bilmedikleri gibi Türk gazetelerini de okumuyorlar.
Ama yine de bunu yararlı bir faaliyet olarak görebiliriz.
En azından milletimizin nezdinde, büyüklerimizin kararlı duruşlarını destekleyen bir hava yaratıyor ki bu olumlu bir şey.
Gazeteci dediğin biraz da olumlu olmalı, bardağın dolu tarafını da görmeli!
Sözü uzatmayayım, Irak Şam İslam Devleti adını taşıyan ama nedense kısaltması DEAŞ olan bu örgütün Musul’dan çıkarılması söz konusu olunca büyüklerimiz harekete geçti.
“Oraları bizden sorulur” dediler.
Bu iyi oldu. Herkesin, oraların kimden sorulduğunu bilmesi lazım.
Yalnız hâlâ anlayamadığım bir konu var:
Bu IŞİD, Musul’u zapt edip bizim diplomatlarımızı ve polislerimizi de aileleriyle birlikte rehin alırken, neden Musul’un bizden sorulduğunu kimse bilmiyordu?
Sincar’a saldırdıklarında, Ezidileri, Süryanileri katledip küçücük kızları köle olarak satmaya kalkıştıklarında, “duruşumuzu” sergileyecek vitrin mi yoktu?
Kafam gerçekten karışık. Acaba 17–25 Aralık miladı gibi bir milat da Musul için mi ilan edildi de ben duymadım?
Büyüklerimizin işlerine karışmayayım da en iyisi size bir Kerkük türküsü armağan edeyim:
“Altın hızma mülayim, seni haktan dileyim / Yaz günü, temmuzda sen terle ben sileyim.”