BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç'ın, Suruç'taki saldırıda neden hiç HDP'li milletvekili ya da yöneticinin orada olmadığını sorduğunu okuyunca gözlerime inanamadım.
Arınç'ın içini rahatlatır mı bilmiyorum ama orada olan ve ölen
bir HDP'li yönetici var. Saldırıda hayatını kaybeden Duygu Tuna,
HDP Maltepe İlçe Eşbaşkanı'ymış.
Her fırsatta gözlerinden yaşlar akıtacak kadar duygusallaşabilen
Arınç gibi bir insanın bile, böylesine bir katliamdan sonra bu hale
gelebilmesi neyin işareti?
Soğukkanlı bir şekilde "Neden HDP'li milletvekili, yönetici orada
yoktu" diye sorabilmesi, artık insanlık konusunda da dibe
vurduğumuzu gösteriyor.
Sorunumuz bu saldırılarda kimin neden orada olmadığı değil, bu
saldırılarda insanların ölmüş olması, Bülent Bey.
Ve sizin göreviniz, bunun gerçekleşmesini önlemekti.
Onun için hükümet oldunuz, bu memleketi iyi yöneteceğiz diye söz
verdiğiniz için o oyları aldınız.
Ama gördüğümüz gibi her şeyi de yüzünüze, gözünüze bulaştırdınız.
Suruç'taki katliamın ardından her beceriksizlikten sonra
tekrarladıkları sözleri yine duyduk.
"Ölümleri siyasi rant için kullanmayın!"
Bunu ölenlerin acısı kalplerinin içinde hissettikleri için
söylemiyorlar.
Bunu söylerken akıllarında gencecik yaşta ölüp gidenler yok.
Bunu söylüyorlar çünkü bu olaylardaki paylarının ortaya
dökülmesini, başarısızlıklarının nedeninin konuşulmasını
istemiyorlar.
Bunu her olaydan sonra papağan gibi tekrarlıyorlar ki siyasi
sorumluluklarının üzerini örtebilsinler, vatandaşın gözünden
kaçırabilsinler.
Önce şunu bilelim: Demokratik bir toplumda her şey önünde sonunda
siyaset ile ilgilidir.
Toplumdaki her olayın, her sorunun bir siyasi karşılığı vardır ve
siyasi partiler de zaten bunun için vardır.
Suruç'taki katliam, akşam yatıp sabah kalkınca canlı bomba olmaya
karar veren birinin eseri değil.
O insanı, ki o da gencecik yaşında bir hiç yoluna ölüp gitti, o
noktaya kadar getiren siyasi gelişmeleri yok mu sayacağız?