HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "özyönetim" konusunun
tartışıldığı DTK toplantısında, "Bu direniş zaferle sonuçlanacak,
herkes halkın iradesine saygı duyacak.
Kürtler artık kendi coğrafyasında siyasi irade olacak. Tarihi
kırılmanın yaşandığı şu günlerde halkımız bunun kararını verecek;
diktatörlük mü özgürlük mü, tek bir adamın sultasında yaşamak mı
yoksa özyönetim mi? Bunun kararını biz verdik, Türkiye’nin batısı
da bu verilmiş karara katılmalıdır, destek vermelidir. Gelecek
yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak. Belki Kürtlerin bağımsız
devleti de olacak, federal devleti de, kantonları da, özerk
bölgeleri de” dedi.
Demirtaş’ın sözünü ettiği “direniş”, hendekler kazılarak, elde
silah barikatların arkasında mevzilenerek, kentleri, kasabaları
yaşanmaz hale getirerek ilan edilen “özyönetim” ise şunu
söylemeliyim ki son derece sorumsuzca söylenmiş bir sözdür.
Demokratik siyaset yapmak peşinde olan insanlar, şiddetin hiçbir
türünü savunamazlar.
Okulları yakmak, içinde insanlar bulunan otobüslere molotofkokteyli
atmak, içinde çocuklar bulunan kütüphanelere bomba koymak, dünyanın
her yerinde terör eylemidir.
Kürt sorununun demokratik bir çerçeve içinde çözülmesi için aslına
bakarsanız geniş bir mutabakat var.
Seçim kazanmak uğruna “barış sürecini” buzdolabına kaldıran partiye
oy veren sessiz kalabalıkların da dahil olduğu geniş bir mutabakat
bu.
Türkiye, bu noktaya gelmişken, yeniden silahlı mücadeleyi
yüceltmenin, sayısız kayıplara neden olan “hendekçiliği” savunmanın
bir tek sonucu olur: Bu sorunun, demokratik yollardan çözülmesine
hazır olanların sesi duyulmaz hale gelir.
Kürt sorununun barış içinde çözülmesinden yana olan Kürt
siyasetçilerin kararlarını buna göre vermeleri gerekir.