BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, yeni "demokratik–sivil" anayasa için kurulacak komisyona AKP'yi temsil etmek üzere katılacak politikacıları açıkladı.
Açıkladığı isimler tanıdığımız politikacılar, kişisel olarak siyasi görüşlerimiz uyuşmuyor olsa da onlar için olumsuz sözler söyleyemem.
Biliyoruz ki AKP, bugünkü parlamenter sistemin işlemediğini, icraatın önüne engeller çıkardığını, bu nedenle başkanlık sisteminin daha iyi ve Türkiye’ye uygun olduğunu savunuyor.
Bu nedenle komisyona seçilen AKP’li politikacıların da bunu savunacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Bu politikacılardan Cemil Çiçek, 12 Eylül’ün hemen ardından ANAP’ın kurucuları arasında yer aldı, ilk yerel seçimde Yozgat Belediye Başkanı seçildi, o günden bugüne kadar da hep üst düzey bir politikacı olarak “sistemin içinde” yer aldı. TBMM Başkanlığı, Başbakan Yardımcılığı, Adalet Bakanlığı gibi çok önemli görevlerde bulundu.
Herkesin bildiği bu bilgileri tekrarlıyor olmamın nedeni, Çiçek’in “sistemin” nerede tıkandığını bilecek en deneyimli politikacılardan biri olduğunu söylemek.
Ona mesela şunu sormak isterim:
12 Eylül kalıntısı Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu, gerçek bir demokraside olması gerektiği gibi olsaydı, parlamenter sistem tıkanır mıydı?
Bugünkü siyasi pozisyonu itibariyle buna vereceği yanıtı da tahmin edebiliyorum.
Ama biliyoruz ki Türkiye’de parlamenter sistemin işlemiyor olmasının en temel nedeni Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu’dur.
Çünkü bu kanunlar, milletvekillerinin siyasi kaderlerini bir tek kişinin eline bırakıyor.
Parti içi demokrasiyi yok ediyor ve bunun sonucu olarak bir demokrasinin en temel organı sayılması gereken yasama iradesini siyasi partilerin genel başkanlarının iki dudağının arasına kilitliyor.