BAŞBAKAN Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin bugün başına gelen birçok şeyin Suriye politikasının sonucu olduğunu söyledi.
Murat Yetkin’in Hürriyet’te aktardığına göre “Başkaları da öyle
ama biz de geçerli bir politika ortaya koyamadık” dedi.
Numan Bey yanılıyor. Suriye politikası, esas nedenin sonuçlarından
biridir.
Esas neden, AKP’nin bütün iradesini bir tek kişinin eline bırakmış
olmasıdır.
Parti içindeki demokratik tartışma zemininin yaratılmaması,
dışarıdan söylenenlere de kulakların kapatılmasıdır.
Eğer parti yönetimi, daha da doğrusu partiyi yöneten “tek akıl”,
eleştirileri, uyarıları bir “düşmanlık” olarak algılamasa ve “Acaba
doğru mu söylüyorlar” diye düşünüp kendi arkadaşlarıyla gerçek bir
istişare yapabilseydi, bugün yaşadıklarımızın çoğunu yaşamıyor
olurduk.
Fetullah Gülen hareketinin bir dini cemaat değil, gizli bir örgüt
gibi davrandığını yazdığım tarihte, bugünkü Cumhurbaşkanı, ne
istedilerse veriyordu.
Bunu bir tek ben yazıp çizmedim.
Bu örgütün devlet içinde kadrolaşmaya çalıştığını, devleti ele
geçirmeye çalıştığını, ordu içinde kendileri için tehdit olarak
gördükleri subayları tasfiye amacıyla davrandıklarını birçok kişi
yazdı, söyledi.
Ama sesimiz kimseye ulaşmadığı gibi bunu söyleyenlerin bir bölümü
bugünkü Cumhurbaşkanı’nın savcılığını yaptığı davalarla hapislere
atıldı.
Suriye’de iç karışıklıklar başladığında, bizimkiler Katar ve Suudi
Arabistan’ın peşine takılıp ateşe benzin dökmeye niyetlendiklerinde
de uyardık.
Suriye’nin parçalanmasının tehlikelerine dikkat çektik.
Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sokmayın dediğimizde zamanın
Dışişleri Bakanı ve sonradan Başbakan olan şahıstan aldığımız yanıt
hamaset dolu nutuk oldu!
Barış süreci, “Ben sana dokunmayayım, sen de bana dokunma” şeklinde
sürüp giderken, uyardık.
PKK terörünün böyle bitirilemeyeceğini, esas meselenin demokrasinin
güçlendirilmesiyle çözüleceğini yazdık.
Ama o tarihte ülkenin bir bölümünde demokrat olmayan bir iktidar,
diğer tarafında nasıl demokrat olabilecekti ki?