YILLARDIR devlet büyüklerimize yabancı devlet adamlarının verdiği hediyelerin peşinde koştum, tıknefes oldum, bir yere varabilmiş değilim.
Şimdi önce size bir anı anlatacağım.
Bunu, Türkiye’nin eski Belgrad Büyükelçisi Süha Umar’ın “Belgrad–500 Yıl Sonra” isimli anı kitabında okudum. (Boyut Yayınevi)
Türkiye–Sırbistan ilişkilerinin bir türlü düzelmek bilmediği bir
dönemde Belgrad’da ilişkileri haline yoluna koymak için önemli bir
görev yerine getiren Umar’ın anılarında, zamanın Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün Sırbistan ziyareti ile ilgili şöyle bir bölüm
var:
“Ziyaret öncesinde Tadiç (Zamanın Sırbistan Cumhurbaşkanı) ile
yaptığım görüşmede, Gül’ün kendisine bir armağan vereceğini, bunun
geleneğimiz gereği olduğunu söyledim ve özel bir isteği olup
olmadığını sordum.
Bu konuda bir kısıtlama veya dikkate almamız gereken bir kural varsa, öğrenmek istedim.
Belgrad’da göreve başladıktan sonra birçok kez Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gitmiştim. Tadiç ile görüşmeye girmeden önce kısa süre beklediğim kabul salonunda, camekânlar içinde sergilenen çok sayıda armağan vardı.
Her birinin önüne, armağanın hangi tarihte ve kim, hangi devlet başkanı tarafından verildiğini gösteren, küçük pirinç levhalar yerleştirilmişti.”
“Tadiç, Sırbistan Cumhurbaşkanları’nın, yabancı ülke devlet
başkanlarından 50 doları geçen armağan almalarına izin
verilmediğini, bu bedelin üzerindeki armağanların, devletin
demirbaşına kaydedildiğini ve kabul salonunda sergilendiğini
söyledi. Mimari konulara ilgi duyduğunu, bu nedenle söz konusu
bedeli geçmeyecek bu tür bir kitap almaktan memnun olacağını
söyledi. Bunu da Ankara’ya bildirdim.”
Anıların ilgili bölümü burada böylece bitiyor, şimdi dönüp
memleketimize bir bakalım.
Türkiye’de de bu konuyu, Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesi düzenliyor.