FRANSA Başbakanı Manuel Valls, iki oğlunu yanına alıp Berlin'deki Şampiyonlar Ligi maçını izlemeye gitmişti.
Durum ortaya çıkınca kıyamet koptu tabii.
Ve Başbakan Valls şu açıklamayı yapmak zorunda kaldı:
"İki çocuğumun 2 bin 500 Euro'luk masrafını üstleniyorum. Bir daha asla böyle bir şey için uçağı kullanmayacağım."
Valls, Fransız değil de Türk olsaydı, bunu yapmasına gerek kalmayacaktı.
Zaten medyada bunu sorgulamaya kimse cesaret edemeyecekti.
Olur da bunu eleştiri konusu yapan birisi çıkarsa da ağzının payı verilecekti tabii:
"Ne demek efendim, ülkenin koskoca başbakanı, tarifeli uçakla mı gitseydi maça? Bu ülkenin bir gururu var! Artık küçük düşünmeyi bırakın!"
Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron da geçen gün ucuz havayolu şirketi EasyJet'in ekonomi sınıfında Portekiz'e uçtu.
Biletini kendi cebinden aldığı için ucuz uçuşları tercih ediyordu zaten. Yolculardan biri Cameron'u uçakta ikram edilen biberli cipsi yerken görüntüledi, gazetelerde fotoğrafı yayımlandı.
Cameron İngiliz değil de Türk olsaydı, o tatile devletin uçağıyla ailecek gidebilirdi.
Tatil için Portekiz'in ucuz otellerini tercih etmesine de gerek kalmazdı. Partiye yakın bir işadamı onu lüks otelinin en lüks odasında ağırlar, odasında kuşsütünü bile hazır bulundururdu.