TÜRKİYE, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük tehlikeyi
yaşıyor.
Bu söylediğim söz birçok kişiye çok iddialı gelebilir. Ama
değil.
Savaş kaybedilip Anadolu ve Trakya paramparça olacak şekilde paylaşılmak istendiğinde de böyle bir tablo vardı.
O tarihte, bu halkın özverili mücadelesi ve birçok dış faktörün de katkısı sayesinde parçalanmadan bir arada yaşayabildik, bir devletimiz oldu.
Evet, bu devlet ile de sorunlarımız oldu. Alevilerin, Kürtlerin, sosyalistlerin, Müslümanların ağır bir baskı gördükleri bir ülkede yaşadık.
Çoğumuz bunu fark etmedi bile, bu ülkede bir de söz var çünkü “Bana dokunmayan” diye başlayan.
Ama şunu unutmayalım ki bu ülkede bir içsavaş yaşamadık.
Acılar yaşadık, genellikle boyun eğmek zorunda kaldık ama birbirimizi öldürmedik, evleri yakmadık, kitlesel etnik temizliklere maruz kalmadık.
Şimdi PKK, “özyönetim” peşinde.
Bodrumlular kendilerini yönetsin, Antalyalılar da. Cizreliler de, Diyarbakırlılar da. Yozgatlıları, Rizelileri, Trabzonluları da unutmayalım.
Sayısız “özyönetim” bölgesi kurulabilir.
Yerinden yönetim ilkesine inanıyorsak, bunun gerçek demokrasi olduğunda hemfikirsek, olabilir tabii.
Ama PKK’nın sözünü ettiği “özyönetim” bundan çok farklı.
Bu coğrafyayı ve bu coğrafyada yaşayan insanları tanıyorsak bunun bir tek sonucu olur:
Etnik ya da mezhepsel temizlik.
Bundan asla ve asla bir demokratik özgürlükler ülkesi çıkmaz.